فتاوى واسئلة عن الاسلام | |
افحص جهازك بالمجان | |
منتدى الزواج الاسلامي | |
saad lchgar | |
موقع صباغة الديكور والفيرني | |
منتدى يسوع | |
كل البرامج تجدها هنا | |
جمعية الزهور zohor | |
ابحت عن عمل | |
اكبر تجمع عربي على النت | |
التجارة مع الله | |
منتدى اسلامي للنساء | |
ألعب مجانا بدون تحميل | |
| | Faiz Sömürgeciliğinin Çöküşü | |
| | كاتب الموضوع | رسالة |
---|
haakan وسام ذهبي
عدد الرسائل : 655 نقاط : 1830 تاريخ التسجيل : 16/07/2009
| موضوع: Faiz Sömürgeciliğinin Çöküşü الأربعاء سبتمبر 09, 2009 8:34 am | |
| Son dönemde dünya gündemini oluşturan en önemli konulardan birinin Amerika'da yaşanan ve dünyanın bütün ileri gelen ülkelerini etkileyen sermaye piyasası krizi olduğunda şüphe yok. Bu kriz ABD'nin çöküşüne işaret ettiği için Amerikan emperyalizminden artık kurtulmak isteyen birtakım kitleleri sevindirirken, krizin tüm dünya ekonomisinde önemli bir depreme yol açacağı kanaatiyle endişeye kapılan çok sayıda insan da var. Kriz görünen şekliyle Batı'daki bankacılık sektörünün açgözlülüğünden kaynaklanan bir sarsıntıdır. Hadiseyi yakından takip edenlerin hiçbiri buna itiraz etmiyor. Ama bu açgözlülüğe kapı açan ve krize dönüşmesine sebep olan en önemli etkenin faiz olduğu gerçeğini kabullenenlerin sayısı çok fazla değil. Bunun da sebebi belki, ekonomi üzerinde kafa yoranların büyük çoğunluğunun çağdaş ekonominin faizsiz olamayacağı ön yargısına kafalarını teslim etmiş olmalarıdır. Faizle beslenen kapitalist açgözlülüğün bu derece büyük bir küresel krize dönüşmesinin arka planında duran en önemli etkenin Amerikan emperyalizminin saldırgan politikasının olduğu gerçeği ise çoğunlukla gözlerden uzak kalıyor. Olayın geçmişi aktarılırken genelde mortgage sorunundan yani Amerika'da pek çok kişinin ev satın almak için önemli bankalardan kredi almaları ve bu kredileri geri ödeyememeleri sebebiyle ortaya çıkan sorundan başlanıyor. Oysa söz konusu bankalar mortgage kredisini Amerikalı vatandaşlara iyilik olsun diye dağıtmamışlardı. Amerikalıları bu krediden yararlanmaya teşvik amacıyla onca reklamı boşuna yayınlamamışlardı. Allah Ticareti Helal Faizi Haram Kıldı
Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurur: "Faiz yiyenler, (kabirlerinden) ancak kendisini şeytan çarptığından deliye dönmüş bir adamın kalkışı gibi kalkarlar. Bu durum onların "alışveriş de faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alışverişi helal faizi ise haram kıldı." (Bakara, 2/275) Burada dikkat çekilen husus üzerinde birçok yönden düşünmek gerekir. Bazılarının kendilerine göre "akılcılık" yaparak Allah'ın hükmüyle yani bir bakıma Allah'la tartışmaya girdiğini görürüz. Kendilerince bir şeyleri başka şeylere kıyaslayarak Allah'ın hükmünün geçersizliğini ortaya koyma çabası içindedirler. Kendilerine göre akılcılık yapan bu kişiler kabirlerinden deliye dönmüş gibi şaşkın bir şekilde çıkacaklardır. Allah'ın hükmüne teslim olanlar ise O'nun hükmüyle tartışmak için akılcılık yapmaya kalkışmaz akıl nimetini Allah'ın hükümlerinin hikmetleri üzerinde kafa yormak için değerlendirirler. Bu şekilde kafa yoranlar faizle alışveriş arasındaki farkı da çok kolay anlayacaklardır. Sonuçta Allah faizi haram alışverişi ise helal kılmıştır. Allah'ın helal kıldığında bereket ve hayır, haram kıldığında ise musibet ve sorun vardır. Bunu insanlığın tecrübesi de ispat etmiştir. Faiz ve Zekât Birbirinin Zıddıdır
Yüce Allah, yine faizle ilgili olan ve yukarıda verdiğimizin devamında gelen âyeti kerimede şöyle buyurur: "Allah faizi yok eder sadakaları ise bereketlendirir." (Bakara, 2/276) Burada sadaka ile kastedilenin içine zekât da girer. Yüce Allah sadaka ve zekât ile faiz arasındaki farka dikkat çekiyor. Biri bereketlendirilip artırılıyor, diğeri ise yok ediliyor yani bereketi ortadan kaldırılıyor. Bunu reel ekonomi açıdan değerlendirdiğimiz zaman da görürüz. Faiz sermayenin, ekonomik gücün belli ellerde toplanmasına, paranın ihtiyaç sahiplerinin ceplerinden alınıp boynu kalınların kasalarına aktarılmasına sebep olmaktadır. Zekât ise havuzlarda biriken paranın bir bölümünün ihtiyaç sahiplerine aktarılmasına ve böylece imkânların paylaşılmasına vesile olmaktadır. Belli kişilerin kasalarında toplanan para tümü olmasa bile basite alınamayacak bir miktarı lükse harcanmakta dolayısıyla israf edilmektedir. Zekât olarak yoksullara dağıtılan para ise hem onların ihtiyaçlarının karşılanmasına, hem de piyasaya geri dönerek ticaret mekanizmasının işlemesine vesile olmaktadır. Bundan dolayı temeli faize dayanan ekonomi bir sömürü ekonomisidir ve daralmaya yol açar. Zekâtta ise paylaşım, ihtiyaç sahiplerinin gözetilmesi ve ticaret çarkının işlemesi söz konusudur. Çünkü israf ekonomiye su veren birikimin bir kısmının gereksiz yere kullanılması ya da tümüyle imha edilmesi suretiyle daralmaya sebep olurken, ihtiyaçlıların gözetilmesini sağlayan zekâtta bir geri dönüşüm vardır. Faiz Düzenine Savaş Takviyesi
Dediğimiz gibi ticarette ve zekâtta geri dönüşüm olduğundan çark sürekli döner. Biriken sermayenin sömürü aracı haline gelmemesi için bir kısmı zekât yoluyla ihtiyaç sahiplerine dağıtılır. Ama sömürgeci faiz düzeni sürekli bir şeyleri yeme ihtiyacı duyan canavar gibidir. Bu canavar doyma bilmez. Bu yüzden sömürü alanını sürekli genişletme ihtiyacı duyar. ABD emperyalizmi de faizle beslenen sömürgeci canavarların yemlerinin artırılması ihtiyacı duyunca savaş yoluyla bunu gerçekleştirme yoluna gitti. Bunda global ekonomideki rekabette Amerikan kurumlarının paylarının azalmasından kaynaklanan daralmanın ortadan kaldırılması amacının da önemli rolü vardı. ABD, savaş sonrasında global ekonomide yeniden dizginleri ele alacağını umuyordu. Tabii bu arada savaşların sebep olacağı yıkımların önemli miktarda bir yatırım kapısı açacağı beklentisi vardı. Sadece Irak için planlanan yatırım hacmi bir trilyon dolar civarındaydı. Savaş ganimetlerine ortak olmayı arzulayan güçlere de Bush "ya bizdensiniz ya da düşmanımızsınız" şeklinde mesaj göndererek gözdağı vermek suretiyle onları herhangi bir şekilde saldırıya katkıda bulunmaya zorladı. | |
| | | haakan وسام ذهبي
عدد الرسائل : 655 نقاط : 1830 تاريخ التسجيل : 16/07/2009
| موضوع: رد: Faiz Sömürgeciliğinin Çöküşü الأربعاء سبتمبر 09, 2009 8:35 am | |
| Savaşlar Kaybedilince Faiz Düzeni de Kaybetti
Savaş sonrasında ortaya çıkacak yatırım alanlarından pay kapmak isteyen ve faiz sömürüsüyle geçinen kurumlar vakit kaybetmeden havuzları doldurma çabası içine girdiler. Amaçları yatırımcı kurumlara kredi sağlamak suretiyle paradan para kazanmak ve böylece büyük gelirler elde etmekti. Lehman Brothers adlı kredi kurumunun garantili senetler satması ve böylece nakitleri kendi havuzuna çekmek için aracı kurumları seferber etmesi acaba mortgage kampanyasına para toplamak için miydi? Böyle bir amaçla olabileceğini düşünmek biraz saflık olur. Çünkü en azından mortgage kampanyasının böyle yüksek gelir getireceği beklentisi olamazdı. ABD'nin beklentisi Afganistan'dan sonra Irak'ın dosyasını da bir iki yıl içinde kapatmak, ardından bu ülkede işbirlikçi yerel hükümetin oturmasını sağlayarak yeniden yapılanma seferberliği için yatırım kurumlarını harekete geçirmek, böylece kredi kurumlarının kasalarında biriken paraların yüksek faizlerle kullanılmasına imkân sağlamaktı. Ama beklenen olmadı. Bu kez biriken paralar durağan hale geldi. Fakat faiz düzenine göre ve yüksek faiz getirmesi beklentisiyle toplanan paranın durağan hâle gelmesi yüksek kârla toplanan meyvelerin çürümeye başlaması gibidir. Çünkü hesap sahiplerine taahhüt edilen faizler gelirden değil sermayeden ödenecektir. Dünyanın değişik ülkelerindeki aracı kurumları da devreye sokarak önemli miktarlarda parayı havuzlarına çeken kredi kurumları o paraları işlek hâle getirebilmek yani çürümesini önlemek amacıyla mortgage kampanyası başlattılar. Evleri olmayanların ev satın almaları için bu kampanyayı iyice çekici hâle getirmeye çalıştı ve dikkat çekici reklamlarla yoğun bir teşvik faaliyeti yürüttüler. Ne var ki bu reklamlardan etkilenerek kampanyadan yararlanıp kredi çekenlerin önemli bir kısmı aldıkları paraları geri ödeyemedi. Sonuçta toplanan paranın çürümesi önlendi ama müşterilerin ödeme yapmaması bütün dünyadaki sermaye piyasasını etkileyen bir kriz doğmasına yol açtı. Kısacası sorunu mortgage olayından değil ondan önce paraların belli havuzlara akmasını sağlama amaçlı faaliyetlerden başlatmak ve onun da Amerikan emperyalizminin saldırı stratejisiyle bağlantısını gözden uzak tutmamak gerekir. Sadece Ekonomik Kriz mi?
Olay şimdilik sadece bir ekonomik kriz olarak görülüyor. O da, genel anlamda tüm ekonomik alanları etkileme ihtimali göz önünde bulundurulsa da özel anlamda sadece bir para krizi veya sermaye piyasası krizi olarak nitelendiriliyor. Oysa bu hadise gerçekte sadece bir para krizinden veya ekonomik krizden ibaret değil çağdaş emperyalizmin globalleşmeyle ilgili tüm hesaplarını ve planlarını alt üst eden çok yönlü krizdir. Bu kriz çağdaş emperyalizmin faizci sömürü düzenini fena halde sarsan bir depremdir. Bu sarsıntının ABD'deki siyasal düzeni de sarsacağı ortada. Bush yönetimi uzun çabalardan sonra 850 milyar dolarlık takviye planını parlamentoya kabul ettirdi. Ama siyasi kadronun bu planı uygulamaya geçirme merhalesinde yeni önemli sorunlarla karşı karşıya geleceği kesin. Bu yüzden planı, krizden etkilenecek olan diğer ülkeleri devreye sokmak için zaman kazanmak amacıyla değerlendireceği tahmin ediliyor. Aksi takdirde bu planın tümüyle Amerikan yönetiminin sırtında kalmasının bu yönetimin çok daha büyük sarsıntılara maruz kalmasına sebep olacağı birçok yorumcunun ortak tahmini. ABD Yine Psikolojik Yönlendirme Çabasında
Saldırılarında sürekli psikolojik savaş stratejisine başvuran ABD'nin ciddi sarsıntıyla karşı karşıya gelmesine sebep olan krizi atlatmak için de psikolojik etkileme yöntemlerinden yoğun bir şekilde yararlanmaya çalıştığı görülüyor. Bunun için de ABD'nin büyük bir global güç olduğu dolayısıyla onun çökmesinin sadece kendi ekonomisinin ve siyasi sisteminin çökmesi anlamına gelmeyeceği onunla birlikte bütün dünyanın çökeceği yahut büyük güçlerin onunla birlikte çökeceği küçük güçlerin de onların enkazı altında kalacağı kanaatini hâkim kılmaya çalışıyor. Oysa bu tamamen yanıltmadır. Tarih pek çok büyük gücün çöküşüne şahit oldu. Son olarak da Sovyetler Birliği gibi bir güç çöktü. Belki Sovyetler Birliği'nin himaye ettiği sosyalist rejimle yönetilen ülkeler geçiş sürecinde birtakım ekonomik ve siyasi sıkıntılar yaşadılar. Ama kimse Moskova'daki rejimin enkazı altında kalmadı. Dünya üzerindeki Amerikan sultasının çöküşünde yaşanacak sıkıntı da bir bedeni sürekli rahatsız eden zararlı bir urdan kurtulmak için o bedenin ameliyat geçirmesi hükmünde olacaktır. Kısa vadede bir sıkıntı, acı ve ızdırap yaşanacaktır. Ama uzun vadede o urdan kurtulmanın rahatlığına kavuşacaktır. Beşeri Güçler Geçicidir, Mutlak Güç Allah'ındır
Birçokları ABD sultasını neredeyse tabulaştırmış, onun her şeye hâkim olduğu ve hiç kimsenin ona kafa tutamayacağı düşüncesinin esiri olmuşlardı. Oysa mutlak güç sahibi sadece Allah'tır. Beşeri güçlerin tümü geçicidir. Bunların kısa sürenleri de var uzun sürenleri de. Ama yeryüzündeki güç ve hâkimiyet insanlar arasında dönüşümlüdür. Hiç kimseninki kalıcı değildir. Adalet ve hukukun icrası güç ve hâkimiyetin ömrünü uzatır. Zulüm ve haksızlık ise kısaltır. İnsanlık tarihi bunun birçok örneğine şahittir. Amerikan emperyalizmi Irak'a saldırdığında, birçokları onun bölgeye hâkimiyet planlarıyla ilgili yeni hesaplarını ve yeni işgal planlarını tartışma konusu yapmışlardı. Biz de o zaman yaptığımız yorumlarda bu işgalin ABD'nin sonunu yaklaştırabileceği yönünde tahminlerde bulunmuştuk. İnşallah bu tahminlerimiz doğru çıkar ve insanlık tüm dünyayı rahatsız eden ABD urundan, kısmen acı veren, uykusuzluğa sebep olan bir ameliyatla da olsa kurtulur. ABD sultasından kurtulmak tabii ki Amerika'nın veya Amerikan halkının yok olması anlamına gelmeyecektir. Sovyetler Birliği'nin çökmesi bu birliğin içindeki ülkelerin ve o ülkelerin halklarının yok olması anlamına gelmediği gibi. Ama insanlığın Amerikan emperyalizminden, onun tasallutundan ve tahakkümünden kurtulmaya ihtiyacı var. ABD ile birlikte onun tarafından himaye edilen güçler ve onun uzaktan kumanda ettiği sistemler de bir sarsıntı ve çöküş sürecine gireceklerdir. İşgalci Siyonist rejimin bu konudaki endişesini kısmen de olsa dışa yansıttığı Olmert'in son zamanlarda yaptığı itiraflardan anlaşıldı. ABD tarafından kumanda edilen rejimler de kendi halklarının desteğinden yoksun olan rejimlerdir. Dolayısıyla onların varlıklarını ve tahakkümlerini sürdürmeleri büyük ölçüde ABD desteğine bağlıdır. Bu desteğin sona ermesi durumunda dayandıkları sütun çökmüş olacak ve onlar da onunla birlikte çöküşe geçeceklerdir. Tıpkı Sovyetler'in çöküşünden sonra onun himaye ettiği sosyalist rejimlerin çöktüğü gibi. Gelişmeler dünyanın yeni bir sürece girdiğini, ABD'nin daha şimdiden yaptırım ve tehdit gücünü kaybettiğini gösteriyor. Dünyadaki yeni yapılanmada bölgesel otoritelerin ve güç merkezlerinin oluşması ihtimalinin kuvvetli olduğu anlaşılıyor. Zaten muhtelif etkili devletler bu tür güç merkezleri oluşturmak için harekete geçmiş görünüyor. Yeni merhalede İslâm âleminin kendine bir gelecek hazırlaması açısından bir güç birliği ve ittifak oluşturması büyük önem arz edecektir. Bunun başarılabilmesi için yararlanılması gerek en önemli ortak değer ve en geniş çerçevede birleştirici unsur ise İslâmî kimliktir. A.Varol:Kaleminden | |
| | | | Faiz Sömürgeciliğinin Çöküşü | |
|
| صلاحيات هذا المنتدى: | لاتستطيع الرد على المواضيع في هذا المنتدى
| |
| |
| English | |
france | |
espàna | |
دخول الموقع | |
أفضل 10 أعضاء في هذا المنتدى | |
تدفق ال | |
تسجيل صفحاتك المفضلة في مواقع خارجية | |
جمعية الزهور فرع كرة القدم |
|
|