Şairin birisinin “İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı” dediği gibi, biz de diyoruz ki: “Amerikasız bir dünya düşünüyorum gözlerim kapalı.”
Yıl 1945, ağustosun altısı ve üç gün sonrası…
2. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombaları ile insanlık tarihinin en büyük soykırımlarından birisi işlendi. Ve aradan bunca zaman geçtiği halde etkileri hala da devam ediyor. Katliamın yıl dönümlerinde her sene Amerikalı bazı yetkililer, “ dostlar pazarda görsünler” kabilinden, insanlığa karşı işlenmiş bu cürümü soykırım veya katliam olarak nitelemeden, sözde üzüntülerini dile getirirler. Başta Müslümanlar olmak üzere, insanlık nesline karşı devam ettirmekte oldukları katliam ve vahşetleri gözlerden saklamak için…
Bugün İran’ın nükleer çalışmalarını kabullenemeyen ABD, hiçbir zaman kitle imha silahlarını kullanmaktan vazgeçmedi. Vahşet ve soykırımı ulusal bir hak olarak gördü. Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarından sonra, sayısız kez düşük yoğunluklu nükleer silah ve seyreltilmiş uranyum içeren silahlar kullandı ve kullanıyor. Amerika hiçbir zaman bitirmeyi düşünmediği “soykırım ve vahşet” adlı diziyi oynamaya devam ediyor. Afganistan işgalinin ilk günlerinde Tora Bora mağaraları’nın ele geçirilmesi için yapılan saldırılarda ve Felluce’de yapılan katliamda düşük yoğunlukta nükleer silah kullanıldı ve binlerce insan katledildi. Roma’yı ateşe verdirirken, bu manzarayı zevkle ve lir çalarak seyrettiği rivayet edilen Neron gibi… Zikrettiklerimiz, sayısız örnekten sadece ikisi…
Ve Amerikan katliamlarının bir başka formatı: Özel güvenlik (katliam) şirketleri…
Irak işgali esnasında sözde güvenliği sağlamak için ileri karakol gücü olarak kullanılan ve savaşın tozu dumanı arasında her türlü kirli işi yapması için görevlendirilen özel güvenlik şirketi Blackwater, Müslümanları ve İslam’ı yok etmeye çalışmakla suçlanıyor. Yaptığı sayısız katliamlar nedeni ile artık kendisini gizleyemez duruma gelen bu terör şebekesi ismini de Xe olarak değiştirdi. Bu terör şebekesinin bizzat çalışanları tarafından icra edilen vahşet, öldürülen siviller anlatıldı.
İtiraflarda bu ve benzeri teröristlerin elebaşlarının kendilerini tapınak şövalyeleri olarak gördüklerini, bağlılarını da bu yönde motive ettikleri ve kendilerini haçlı misyonunun günümüzdeki temsilcileri olarak gördükleri belirtildi. Aslında bu ifadeler yeni bir hususu içermiyor, zaten yıllardır bilinen gerçekler te’yid ediliyor. Tek fark, bu vahşetin bizzat icra edenler tarafından itiraf edilmesidir.
Dikkati çeken bir diğer husus, bizzat Pentagon ve ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından istihdam edilen bu canilerin artık gizlenemeyecek derecede büyük ölçekte olan katliam ve vahşetlerin sanki devlet politikası olmadığı ve cürümlerin bu ve benzeri şirketin insiyatifi ile işlendiği teması işleniyor. Bu itiraflar; imajı başta Müslümanlar olmak üzere tüm insanlık nezdinde yerlerde sürünen ve iki eli kanlı ABD’ yi bir yerde aklama operasyonuna benziyor.
Bu terör şebekelerinin zulüm ve katliamları hız kesmeden devam ediyor. En son kamuoyuna yansıdığı kadarıyla Pakistan ve Afganistan cephelerinde son zamanlarda savaşın kızışması ile buralara bu sürüden takviye katiller gönderilmiş. Bugün bu güruh, Pakistan ve Afganistan’da sivillerin kâbusu olmaya devam ediyor. 20 Ağustosta sandık başına gidecek olan Afganistan’da, direnişçiler karşısında perişan olan Amerikan askerleri hava saldırıları ile yaptıkları katliamlara yenilerini ekliyor.
En son kamuoyuna yansıdığı kadarı ile araçlarına salatalık yüklemeye çalışan beş çiftçi katledildi. Amerikan ordu sözcüsünün gerekçesi son derece ilginç: Çiftçiler araçlara füze ve patlayıcı yüklüyorlarmış! Müslüman olmaları ve mazlum olmaları zalimler için yeterli sebeptir. O arabaya gül, zeytin dalı ve barış güvercini de yüklenseydi değişen bir şey olmazdı. Başkaca da sebep aramaya ne hacet! Bu da Amerikan katliamlarının farklı bir formatı. Aralıksız devam eden hava saldırılarında katledilenlerin haddi hesabı yok. Yerleşim yerleri, düğün konvoyları … Her şey havadan bombalanıyor.
Amerika’yı; insanlık, özgürlük ve medeniyetin beşiği olarak görenler, sizce ABD Hiroşima ve Nagazaki’den pişman olmuşa benziyor mu, yoksa bıyık altından mı sırıtıyor?