منتديات جوهرة الاسلام
تسجل معنا بالمجان واحصل على منتدى او موقع
منتديات جوهرة الاسلام
تسجل معنا بالمجان واحصل على منتدى او موقع
منتديات جوهرة الاسلام
هل تريد التفاعل مع هذه المساهمة؟ كل ما عليك هو إنشاء حساب جديد ببضع خطوات أو تسجيل الدخول للمتابعة.

منتديات جوهرة الاسلام

منتدى يأخدك الى عالم المعرفة والاكتشاف في كل المجالات
 
الرئيسيةأحدث الصورالتسجيلدخول
مواضيع مماثلة
    المواضيع الأخيرة
    » افضل برنامج عربي هكر ربنامج واحد فقط يتميز عن مليون برنامج يدمر يخترق يصرق يفعل ما لا تراه العين بكل بساطه ادخل وحمل هكر فلسطين
    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) Icon_minitimeالخميس يناير 04, 2018 8:02 am من طرف حمودي

    » قناة على يوتيوب تربح منها شاهد طريقة
    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) Icon_minitimeالخميس فبراير 16, 2017 12:33 pm من طرف star islam

    » اكثر من100 برنامج هكارز برامج اختراق مختلف وقويى نقي اي برنامج انت ترتاح فيه مع شرح الاستعمال بالكاملروابط سليمه
    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) Icon_minitimeالسبت ديسمبر 10, 2016 7:37 am من طرف عهد الوفاء

    » اجمل اغنية شعور طفل
    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) Icon_minitimeالأحد أغسطس 28, 2016 9:40 am من طرف star islam

    » المغرب ضد المكسيك كاس دانون 2016 Maroc vs Mexico
    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) Icon_minitimeالسبت أغسطس 27, 2016 9:53 am من طرف star islam

    » الربح من الانترنت للمبتدئين
    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) Icon_minitimeالسبت أغسطس 27, 2016 9:48 am من طرف star islam

    » افضل 8 برامج هكر عربيه في تاريخ العالم العربي برامج اختراق تدمير سرقه الي اخريه من السهل جدا استعمل البرامج لانها عربية ادخل وحمل
    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) Icon_minitimeالجمعة يوليو 08, 2016 5:43 am من طرف star islam

    » برنامج رهيب لتحكم في الاجهزة على الشبكة
    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) Icon_minitimeالجمعة يوليو 08, 2016 5:41 am من طرف star islam

    » جائزة السنة هنيئا لفائز 50 دولار
    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) Icon_minitimeالجمعة يوليو 08, 2016 5:39 am من طرف star islam

    فتاوى واسئلة عن الاسلام
    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) I_icon_mini_login
    افحص جهازك بالمجان
    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) Viruss10
    منتدى الزواج الاسلامي
    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) I_icon_mini_login
    saad lchgar
    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) I_icon_mini_login
    موقع صباغة الديكور والفيرني
    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) I_icon_mini_login
    منتدى يسوع
    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) I_icon_mini_login
    كل البرامج تجدها هنا
    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) I_icon_mini_login
    جمعية الزهور zohor
    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) I_icon_mini_login
    ابحت عن عمل
    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) I_icon_mini_login
    اكبر تجمع عربي على النت
    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) I_icon_mini_login
    التجارة مع الله
    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) Tvquran_14
    منتدى اسلامي للنساء
    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) F4i01210
    ألعب مجانا بدون تحميل
    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) Playno10

     

     Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya)

    اذهب الى الأسفل 
    كاتب الموضوعرسالة
    haakan
    وسام ذهبي
    وسام ذهبي
    haakan


    ذكر عدد الرسائل : 655
    نقاط : 1830
    تاريخ التسجيل : 16/07/2009

    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) Empty
    مُساهمةموضوع: Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya)   Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) Icon_minitimeالأحد ديسمبر 06, 2009 11:40 am

    İsra Haber Genel Yayın Yönetmeni İsa Eren, Yemen'in kuzeyindeki Husi hareketi üzerinde özel bir dosya hazırlayarak bilinmeyen gerçekleri

    İsra Haber Genel Yayın Yönetmeni İsa Eren, Yemen'in kuzeyindeki Husi hareketi üzerinde özel bir dosya hazırlayarak bilinmeyen gerçekleri Türkiyeli müslümanların gündemine taşıdı.

    Yemen dosyasının tamamını sunuyoruz:

    BİRİNCİ BÖLÜM

    1- Yemen'de Husi Hareketi

    Meydanlar, on binlerce insanla dolmuş. Kürsüdeki Yemenli “Bizim Allah'tan başka korktuğumuz hiç kimse yok” diyor. Sözü biter bitmez meydanlardan “Amerika'ya Ölüm! İsrail'e Ölüm! Zafer İslam'ındır” sloganları yükseliyor.

    Kürsüdeki Yemenli, henüz 29 yaşında olan Husiler'in lideri Abdulmelik Husi'den başkası değil. Henüz 29 yaşında. Meydanlardaki insanlar da Husiler. Yemen ve Suud ordusuna karşı mücadele eden Husiler…

    Husiler'in manevi lideri, Saada şehrindeki Zeydi din adamlarından Bedreddin Husi. Saada şehrindeki Zeydiler, 1986 yılında gençleri eğitmek için "Gençlik Birliği"ni kurdu. Buradaki öğretmenler arasında Bedreddin Husi de vardı. Gençlerin eğitimini önceleyen bu oluşum, güney ve kuzey Yemen'in birleşmesiyle 1990 yılında siyasi bir harekete dönüştü. Husiler, Zeydiler tarafından kurulan "Hizbul Hak" içerisinde etkinliklerde bulundular.

    Haraketin lideri ise 1956 doğumlu olan Hüseyin Husi. Hüseyin Husi'yi herkesten farklı kılan özelliği, Sünni okullarda da eğitim almasıydı. Babasından ve diğer Zeydi alimlerden Şiiliği öğrenen Husi, İhvan-ı Müslimin'e bağlı okullarda da Sünniliğe dair kitaplar okumuştu.

    İlk ve orta öğreniminden sonra Husi, Sana Üniversitesi'nde Dini İlimler Fakültesi'nde eğitime başladı. 1992 yılında mezun olan Husi, Hak Partisi'ne geçerek siyasi hayata katıldı.

    1993 yılında Yemen'de yapılan seçimlerde, Saada şehrinden milletvekili seçildi. 1997 yılındaki seçimlere katılmadı. Kendilerine tanınan milletvekilliği hakkını kardeşi Yahya Husi'ye bırakan Hüseyin Husi, kültürel bir örgütlenme içerisine girdi. "Mü'min Gençler Hareketi"ni kurarak, geniş kitlelere İslam'ı anlattı. Kuran-ı Kerim ve Hadis öğretimiyle, halkı ıslah etmeyi temel ilkesi olarak kabul eden Husi, 2004 yılında Yemen ordusunun başlattığı saldırılar sonrasında öldürüldü.

    Hüseyin'in öldürülmesinden sonra yerine babası Bedreddin Husi geçti. Bedreddin'in de oğlu Hüseyin'den sonra öldürülmesiyle, hareketin liderliğini Abdulmelik Hüseyin geçti. Hareketin Avrupa temsilciliği ise Bedreddin'in bir diğer oğlu Yahya Husi yapmakta.

    Yemen'in Saada şehrindeki Husiler, "Husi Cemaati" ve "Mü'min Gençler" olarak da anılmaktadır.

    2- Husiler in Vahdet”e Bakışı

    Şii mezhebinin Zeydi koluna mensup olan Husiler'in en belirgin özelliklerinden biri bölge ve dünya Müslümanları arasında güçlü bir vahdetin sağlanması yönündeki istek ve iradeleri ve amaçla ortaya koydukları çaba ve eylemselliklerdir. Husi direniş liderliği değişik vesilelerle yaptığı açıklamalarda Müslümanlardan mezhepçilik ve taassuba son vermeleri, ümmetin ortak düşmanlarına, özellikle de Filistin işgalcisi siyonist rejime karşı mücadelede yoğunlaşmaları istenmiştir.

    Husi direniş lideri Abdulmelik el Husi, Al Gad gazetesine verdiği demecinde şöyle diyor:

    “Yemen'deki Müslümanlar, özellikle de Zeydi ve Şafiiler tarih boyunca bir arada yaşamışlardır. Tarihte böyle olduğu gibi bu durum hala devam etmektedir. İçinde bulunduğumuz tehlikeli dönem, Müslümanların aynı ortamda beraberce yaşayabilmelerini zorunlu kılmaktadır. Bu dönem, vahdeti, kardeşliği, dayanışmayı, yardımlaşmayı ve mezhebi çizgileri aşarak tüm Müslümanları kapsayacak Allah'ın bizim için seçtiği çizgilere ulaşmayı gerektiriyor. Çünkü mezhepçilik ve taassup, ümmetin gerçek düşmanlarının elinde bir kart haline geldi. Onlar, bu kartı kullanarak ümmeti parçalamak istemekteler. Hatta parçalamanın da ötesinde, tekfir ve bunun gibi unsurları kullanarak ümmeti iç savaşlara, birbirlerini boğazlamaya, mezhepçilik adına birinin diğerini tasfiyesi için harekete geçirmeye sevk etmiştir. Biz sadece İslam dünyasındaki Şiilerden değil, Sünni kardeşlerimizden de Filistin'deki ve diğer bölgelerdeki Müslümanlardan da saygı görmekteyiz. Tabi tekfirciler hariç.. Herkesin mezhebçiliğin çizgilerini aşarak Allah'ın ipine sarılmalarını temenni ediyoruz”

    3- Husiler ve Kur'an projesi

    Abdulmelik El Husi bir röportajında da, Husilerin mücadele ve hedeflerinin, her türlü mezhepçi taassuptan uzak, sadece Kur'an ve Nebevi sünnet temelinde salih bir İslam toplumu oluşturmak olduğunu ve Kur'an ilkelerinin toplumsal düzeyde hayata egemen kılınması olduğunu vurguluyor:

    "Bizim projemiz Kuran kültürüne dönmeye, bu temelde ümmetin bulunduğu kötü hali düzeltmeye çağırmaktadır. Eksikliğin kaynağı kültüreldir ve kültürel değişim Kuran'ı bütün kültürlerin üzerine yerleştirmektedir. Ümmeti yeniden inşa edecek, var olan noksanları giderecek, ümmeti doğru bir şekilde terbiye edecek, karşılaştığı meydan okumalara karşılık verecek düzeye getirecek, genel durumunu düzeltecek ve saflarını birleştirecek bir kültür. Hayatın bütün işleri ancak Allah'ın talimatları takip edilerek onarılabilir. Ümmetin kültürel farklılığına rağmen karışık kültürlerin, zehirli fikirlerin ve ümmetimizin realitesine zarar veren desiseli görüşlerin doğmasında kötü etkisi olan bu kültürel farklılığın kökleştirdiği şey, doğru ve mezhepçilikten uzak bir şekilde Allah'ın kitabına dönmek olmuştur. Projemizdeki hareketimiz ve aktivitemiz barış yanlısıdır. Hiç kimseye silah zoruyla projemizi dayatmıyoruz, tekfir etme dilini kullanmıyoruz, ilahi proje olan Kuran kültürünü sunmakla yetiniyoruz. Kim hidayet bulursa kendi nefsi için hidayet bulmuş olur, kim de saparsa kendi aleyhine sapmış olur. Yine biz bu temel üzerinde pratik proje, pratik adımlar ve barışçı yolla hareket ediyoruz. Hükümet bizim mücadelemiz ve onun bize saldırmasının gerçek sebebini göstermede zorluk çektiği için başka bahaneler uyduruyor. Bunlardan biri de bizim imamet rejimini geri getirmeye çalışıyor olduğumuzdur. Biz ulaşmaya çalıştığımız şeyin imamet rejimi olmadığını defalarca söyledik. Bizim Kuran'ın ışığında kültürel bir projemiz var. Ona çağırıyor, konferanslar, dersler ve barışçı pratik adımlarla onu sunmaya çalışıyoruz. Sloganlarımız: "Allahu Ekber, Amerika'ya ölüm, İsrail'e ölüm, Yahudilere lanet olsun, zafer İslam'ındır”

    4- Husiler ve Filistin Davası

    Yemen'deki Husilerin bir diğer belirgin özelliği de, Filistin'deki İslami direnişi desteklemek ve Siyonistlerin Filistinlilere yönelik saldırılarını protesto etmek için sürekli eylemler düzenlemeleri ve eylemlerinde parola hale getirdikleri “Amerika'ya Ölüm, İsrail'e Ölüm, Yahudilere Lanet Olsun, Zafer İslam'ındır” sloganlarını atmalarıdır.

    2001 yılında Aksa İntifadası'nın başladığı ve Muhammed Durra adlı Filistinli çocuğun Gazze'de bir duvar dibinde babasının kucağında iken Siyonist İsrail askerleri tarafından vurulup şehid edilmesinin ardından, en büyük protestolardan biri de Yemen'in kuzeyinde gösterileri Saada'da düzenlenmişti.

    Husiler Siyonistlerin son Gazze saldırısı sırasında da büyük çaplı gösteriler düzenlemiş, Filistin bayrakları taşıyarak direnişin yanında olduklarını göstermişlerdi.

    Vahdet anlayışlarından ötürü Yemenli Husiler, Sünni olan Filistinli kardeşlerinin maruz kaldığı İsrail'in zulmüne, katliamlarına sessiz kalmamışlar, “Amerika'ya Ölüm! İsrail'e Ölüm! Kahrolsun Yahudiler! Zafer İslam'ındır” sloganını hakim oldukları her yerde haykırmışlardır. Husiler, bu slogandan ötürü baskılara maruz kalmıştır. Yemen hükümeti, sadece bu slogandan ötürü Husiler'e altı kez savaş açmıştır.

    5- Husiler'in Suudi Arabistan ile ilişkileri

    Husiler, bundan 50 yıl öncesine kadar Yemen'e hakim olan Zeydi rejiminin, Suudi Arabistan'daki yönetim ile dostluk içinde olduğunu da belirterek, Yemen'deki Zeydilerin Sünnilere karşı hiçbir husumet taşımadığını ifade ediyor.

    Saada şehrindeki Husiler'in Suudi Arabistan'ı tehdit ettiği yönündeki iddialara yanıt olarak yaptığı açıklamada Yahya el Husi, 1962 öncesinde iktidarda olan Zeydi rejiminin, Suudi Arabistan'ı desteklediğini belirterek, “Abdullah Salih, Suudi Arabistan'ı korkutarak, siyasi ve maddi destek almayı hedeflemektedir. Bizim, İran'dan destek aldığımızı ileri sürerek Suudi Arabistan'ı savaşın içine katan da Abdullah Salih'tir” demişti.

    Husiler ile Suudi Arabistan arasında son dönemde çıkan çatışmalar ise bir oyundan başka bir şey değildir. Özellikle de Suud basınının ortaya attığı "Husiler, Suud topraklarını işgal etti" şeklindeki haberler, Husiler'in imajını zedelemeyi hedeflemektedir.

    Evet! Husiler, Suud topraklarına girdi. Fakat "Husiler, bu topraklarda kiminle savaştı?", "Yemen askerlerinin, Suudi Arabistan topraklarını kullanmasına neden müsaada edildi?" ve bunun gibi sorulara, ilerleyen bölümlerde yanıt arayacağız.

    6- Husiler, Zeydilikten İsna Aşeriyye'ye mi Döndü?

    Husiler, Zeydi mezhebine mensuptur. Zeydilik, Sünniliğe en yakın olan Şii mezhebidir. Zeydiler, Yemen nüfusunun %30'unu oluşturmaktadır.

    Suud kaynaklarının ve yazarlarının iddia ettiği gibi Husiler, İsna Aşeriye mezhebinden değiller. İsna Aşeriyye mezhebiyle ilgili bir talepleri de yoktur. Suud kaynakları, bu iddialarıyla, Husiler'in İran bağlantısını olduğunu ispatlamaya, böylece İran'ın “bölgede yayılmacı emelleri var” iddialarını güçlendirmeyi hedeflemektedirler.

    Husi hareketi, Yemen hükümetinden Şafiliğin yanı sıra İsna Aşeriye'nin değil Zeydiliğin de resmi mezhep olarak tanınmasını istemektedir.

    Yahya Husi de Şuruk gazetesine verdiği demecinde “Bizim, teşeyyu (Şiileştirme) planımız yok. Biz, İran'daki gibi İsna Aşeriye değil Zeydi mezhebine mensubuz” demişti.

    7- Saada'daki Savaş, Mezhep Savaşı Değil

    Bazı odaklar, Saada'daki savaşın bir mezhep savaşı olduğunu gündemleştirmektedir. Halbuki, savaş bir sonraki bölümde de detaylı bir şekilde açıklayacağımız üzere mezhep savaşı değildir.

    Bunun en önemli delili de Husiler'e savaş ilan eden başkan Salih'in de Zeydi olmasıdır. Salih'in de Zeydi mezhebine mensup olması, Yemen'de devam eden çatışmanın sanıldığı gibi “Şii-Sünni” çatışması olmadığının göstergesidir.

    Husiler, başkan Salih'in gerçek anlamda bir Zeydi olamayacağını düşünüyor. Çünkü başkan Salih, Zeydilikle asla bağdaşmayan zulmün mimarı.

    Aralık 2007'de Yemen'de yayınlanan Müstakil gazetesine konuşan Yahya Husi, bu durumu şöyle izah etmişti:

    “Başkan Salih'in Zeydi mezhebine mensup olması, fikri olarak değildir. Zeydi mezhebine mensup olan bir kişiden beklenen, adalettir. Çünkü eğer zalimseniz Zeydi mezhebine mensup olmanızın bir anlamı yoktur…” Hareketin lideri Abdulmelik de başkan Salih'i Zeydiliği bilmemekle suçlamıştı: “Salih, Zeydiliği bilmemektedir. Halktaki Zeydi düşüncesinin kaldırılması için çalışmaktadır”

    Husiler, Yemen'de vahdete yönelik yaptıkları çağrılarla bilinirler. Kuzey ile güney arasında çatışmalar şiddetlendiği dönemde komplonun farkına varan Husiler, bu savaşın durdurulması için çalıştılar. Bunun için de başkan Salih'in “Sizler, 1994 yılında da güneydekilerle dayanışma içindeydiniz” diyerek suçlamıştı.

    8- Husiler ve Partisel Mücadele

    Husiler, Yemen'de gerçek bir demokrasinin işlememesinden ötürü 1997'den sonra partisel mücadeleye karşı çıktılar.

    Nehar gazetesindeki demecinde Abdulmelik, partisel mücadeleyi neden kabul etmediklerini şöyle açıklamaktadır:

    “Çünkü çağırdığımız ve bu çağrımızda barışçı bir şekilde ilerlediğimiz proje Kuran kültürü, onun öğretileri, hayatın her alanını kapsayan ruhi ve siyasi eğitimidir. Kuran bir parti projesi, grup fikri, topluluk görüşü değil Allah'ın alemlere hidayetidir. Bu nedenle onun siyasi bir projenin içine hapsedilmesi imkansızdır. Buna ek olarak hükümet doğru sonuca ulaşacak ciddi, etkin, siyasi bir partinin faaliyette bulunmasına izin vermeyecektir. O bütün parti ya da siyasi aktivitelerin önüne kırmızı çizgiler çekmektedir. Bu sınırlar aşılacak olursa sonuç kaçırılmak, tutuklanmak, öldürülmek ya da sürülmek olur. İnsana sadece gürültü çıkarabileceği kadar bir alan bırakılmaktadır.”

    Özellikle da 2004 yılındaki savaşın başlamasından sonra Başkan Salih'e olan güvenleri tamamen yıkılan Husi hareketi, Salih'i düzenbaz ve hilekar olarak niteliyor.

    Yahya Husi'ye göre 30 yıldır Yemen'i demir yumrukla yöneten başkan Salih, diktatördür, kabileler arasına fitne sokan, Yemen halkı arasında iç savaşı başlatan bir kişidir. Husi'ye göre çatışan taraflara silah satan tüccarlarla Salih'in güçlü ilişkisi var.

    9- Husiler, İsyancı mı?

    Husi lider Abdulmelik, Husi hareketinin yayın organı el Minber'e yaptığı açıklamasında, hükümetin kendilerini “isyancı” ve benzeri ifadelerle suçlamasına ise şöyle karşılık veriyor:

    “Mesele, isyan değil. Mesele, onların bize saldırması ve bizlerin de kendimizi savunmamızdan ibarettir. Bizi, acımasızca katletmelerini kuzular gibi bekleyecek miyiz? Savaşı başlatanlar onlar. Bize saldıranlar onlar. Savunma hakkımız meşru bir haktır...

    Onların bizler hakkında bu tür adlandırmalarda bulunması şaşırtıcı değildir. Hükümet, halkını ezmek isteyen bir güç. Biz ise mazlum, mustazaf ama köleliği, aşağılanmayı kabul etmeyen bir halkız. Bizim onurlu bir yaşam sürmemizi değil, köle olarak kalmamızı istediler. Biz ise bedelini ödeyeceğimizi bilmemize rağmen şereflice buna karşı çıktık”

    Yine Abdulmelik, Mart 2009 tarihinde yaptığı açıklamasında, devlet içinde devlet olmak gibi bir hedeflerinin de olmadığını, Husiler hakkındaki bu tür suçlamaların, ülkede iç savaş çıkartmak isteyen güçlerin iddiaları olduğunu söyledi.
    الرجوع الى أعلى الصفحة اذهب الى الأسفل
    haakan
    وسام ذهبي
    وسام ذهبي
    haakan


    ذكر عدد الرسائل : 655
    نقاط : 1830
    تاريخ التسجيل : 16/07/2009

    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) Empty
    مُساهمةموضوع: رد: Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya)   Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) Icon_minitimeالأحد ديسمبر 06, 2009 11:41 am

    10- Husiler ve Silahlı Mücadele

    Husiler'e göre silahlı mücadele bugün için zorunludur. Fakat Husiler'deki silahlı mücadele, rejimi yıkmaya yönelik değildir. Silahlı mücadeledeki amaç, “saldırı” değil “savunma”dır.

    Husiler'in 18 Haziran 2004'te başlayan ve hala devam eden çatışmaların her birinde de “saldıran değil saldırıya uğrayan taraf” ve haklarını muhafaza etmek için silahıyla kendilerini koruyan insanlar oldukları görülmektedir.

    Husiler, Yemen rejimine karşı verdikleri “silahlı mücadele”yi Kur'an'a dayandırmaktadır. Abdulmelik el Husi, konuyla ilgili açıklamasında “Biz saldırmıyor ve savaşa başlamıyoruz. Ama biz hiç kimsenin bize saldırmasına izin vermeyeceğiz. Kim bize savaş açarsa Allah'a tevekkül edip ondan yardım dileyerek ona karşılık veririz. Allah vekil ve yardımcı olarak yeter”

    bize birisi silahla saldırırsa ona silahla karşılık veririz. Çünkü bu Kuran kültürünün bir parçasıdır." diyerek şu ayeti örnek gösteriyor:

    “Kim size saldırırsa siz de onun size saldırdığı gibi ona saldırın” (Bakara/194) “Her kim zulüm gördükten sonra nefsini müdafaa edip öç alırsa işte böylelerine herhangi bir ceza yoktur. Ceza ancak insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenleredir. Onlar için elim bir azap vardır” (Şura/41)

    Mart 2009'daki açıklamasında da “Biz, hiç kimseye karşı savaşmayız. Hiç kimseye saldırmadık, saldırmayacağız da. Fakat, hiç kimsenin de bizi öldürmesine müsaade etmeyiz, kesmeleri için boynumuzu uzatmayız. Biz, koyun sürüsü değiliz. İnsanız. Onurluca bir yaşam sürmek istiyoruz. Bunun için de hertürlü saldırıya karşı kendimizi savunma hakkımız var. Bu hakkımızı kullanıyoruz” demişti.

    Ayrıca Husi hareketine göre “savunma” anında dahi “sivillere zarar vermek” caiz değildir.

    11- Husiler ve Silah Sorunu

    Husiler'le ilgili önemli bir sorun da Husiler'in, Yemen ordusuna hatta Suudi Arabistan'a karşı direnebilecek silahı nereden aldığıdır.

    Bilindiği üzere Yemen halkı, silahlı bir halktır. Her evde mutlaka hafif bir silah bulunur. Bazılarında orta bazılarında da ağır silahlar bulunmaktadır. Bu durum Yemen'in kuzeyinde de güneyinde de böyledir. Bunun için Husiler'de ya da diğer kabilelerde silahın bulunması şaşırtıcı değildir. Husiler'in elinde silahın bulunması, Yemen devletine karşı silahlı bir isyan başlatacağı anlamına gelmiyor.

    Abdulmelik Husi, Nehar gazetesine verdiği demecinde “Bir tane bile İran silahı elimizde yok. Elimizdeki silah ülkenin silahıdır. Yemen halkı silahlı bir halktır ve bu bilinen bir şeydir, inkar edilemez bir gerçekliktir. Yönetimin bizi dış makamların ajanlığını yapmakla suçlaması ise iftiradır. Hiç kimsenin ajanı değiliz. Bunun böyle olduğunun de hiçbir kanıtı da yoktur” demişti.

    Çatışmaların ilk başladığı günlerde yani 2004'lü yıllarda Husiler'in ellerindeki silahlar, hafif silahlar sınıfına girmekteydi. Bu dönemlerde ordu, Husiler'e iftira atabilmek için Husiler'e ait mekanlara baskın düzenledikten sonra ağır silahlar bırakıp ardından da “Husiler'de ağır silahlar ele geçirdik” suçlamasında bulunuyordu.

    Husiler, 2008'deki “Beşinci Savaş”tan sonra ağır silahlar kullanmaya başladı. Husiler'in bugün kullandığı ağır silahların büyük çoğunluğu, Yemen ordusuyla girdiği çatışmalarda ele geçirdikleri, diğer bir kısmı da kendi imkanlarıyla elde ettiği silahlardır. Husiler'in açıklamalarına göre bazı silahları da ordu içerisindeki subaylardan satın aldılar.

    Husiler'e silah desteğinde bulunduğu iddia edilen üç ülke var. Bunların başında İran geliyor. Sonra da Libya ve Eritre. Fakat bunların hepsi birer iddia olarak kalmış, hala ispatlanmayı beklemektedir. Çünkü bu tür iddiaları, ihtimaller üzerinden ortaya atılmaktadır. Mesela, Libya'nın da kara listede yer almasının nedeni, Suudi Arabistan ile Libya arasında devam eden krizdir.

    Husiler'e İran'dan silah desteği iddiası da her zaman ispata muhtaç bir iddia olarak kaldı. Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih dahi, İran'ın Yemen'deki Husi hareketine silah desteğinde bulunduğunu açık bir şekilde söyleyememiştir. Çünkü bu iddiasının delilleriyle ispat etmesi gerekir ki bundan da aciz kalmıştır.

    Abdullah Salih, el Cezire muhabirinin “İran, Husi hareketini destekliyor mu?” şeklindeki bir sorusuna “Evet, destekliyor. İran, bize 'Husiler'le aranızda arabulucu olabiliriz" diyor" Bu, İran'ın Husiler'i desteklediği anlamına gelmektedir” şeklinde yanıt vermişti.

    Abdullah Salih'in, somut delillerden ziyade yoruma dayalı bu yanıtı, İran'ın Husiler'i desteklediğinin delili değildir. Çünkü sorunun çözümü için Katar hükümeti daha önceden arabulucu olmuş ve Doha anlaşmasının imzalanmasını sağlamıştı. Yine İhvan-ı Müslimin de krize çözüm bulmak için arabulucu olmaya hazır olduğunu ilan etmişti. Bu noktada Abdullah Salih'in Katar ve İhvan-ı Müslimin'e de aynı suçlamada bulunması gerekirdi ki tutarsız ve yersiz bir suçlama olurdu.

    Husi hareketinin Avrupa temsilcisi Yahya Husi, Ağustos 2009'da Şuruk gazetesine konuşmuş ve İran'daki dini merciler dahil hiçbir harici desteklerinin olmadığını söylemişti.

    Yemen ve Suud ordusu tarafından çembere alındıklarını belirten Husi, fiili olarak da dışarıdan silah almalarının mümkün olmadığını söylemişti. Husi, “Bu iddialar, işlenen katliamları meşrulaştırmayı hedeflemekten başka bir şey değildir. Bizim dışarıdan destek aldığımız iddiaları kesinlikle yalan. Çünkü Saada şehrinin giriş çıkışları, Yemen ordusunun kontrolünde. Diğer tarafta da Suud ordusu var. Havaalanı da Yemen ordusunun kontrolünde. Bu durumda dışarıdan bize silah nasıl gelsin? Eğer bize İran'dan silah geliyorsa başkan Salih, bir araştırma komisyonu kurarak neden iddialarını ispatlamadı? Daha önceden de bir çok kez söyledik. Bizim elde ettiğimiz ağır silahlar, Yemen ordusuyla girdiğimiz savaşlar elde ettiğimiz silahlardır” demişti.

    Husi hareketinin lideri Abdulmelik de Yemen hükümetinin bu iddialarını yalanlamıştı. Libya ve İran'ın kendilerini desteklediği iddiasına yanıt olarak Abdulmelik “Bu iddia gerçekten de şaşırtıcıdır. Bununla ilgili hiçbir delilleri yok. Ortaya bir iddia attılar ama ispatlayamadılar. Sonra bunun ezikliğini hissettiler. Dışarıdan destek alan birisi varsa o da Yemen hükümetidir. Bunun delilleri herkes tarafından görülmüştür” dedi.

    Yemen'in bu iddialarına karşı Husiler, Yemen hükümetinin Suudi Arabistan tarafından desteklendiğini gündeme getirdi. Husiler'in bununla ilgili ciddi delilleri de bulunuyor. Husiler, Yemen ordusuyla girdikleri çatışmaların bir çoğundan zaferle çıktılar. Ve ele geçirdikleri karargahların bir çoğunda da Suudi Arabistan'a ait silahlar ve havan topları ele geçirdiler. (Husiler tarafında medyaya dağıtılan bu görüntüleri, video bölümümüzden isleyebilirsiniz.)

    Suudi Arabistan'ın Yemen'e desteği sadece bununla sınırlı değil elbette. Yahya Husi, Ağustos ayındaki açıklamasında yani Altıncı Savaş'a günler kala Suudi Arabistan'ın Saada'ya hava saldırısı düzenlediğini söylemişti. Husi “Saada şehrindeki halkımız, Suud sınırından uçakların geldiğine ve köylerimizi bombaladığına bizzat şahit olmaktalar. Suudi Arabistan şimdiye kadar sadece Lojistik, maddi ve siyasi destek verirdi. Oysa şimdi savaşa bilfiil girmiş oldu. Esasında bu savaş, Suud'un savaşı. Yemen, kararlarında bağımsız değil. Suudi Arabistan'a bağlı. Hatta Suud'un ülkemiz üzerinde bariz bir otoritesininolduğunu söyleyebiliriz” demişti.

    2009 yılının ilk günlerinde “Davamız, sadece Allah'ın dinidir. Davamız, sadece Allah'ın indirdiğine tabi olmaktır” diyen Husi lider Abdulmelik'e “Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah'la görüştüğünüz iddia ediliyor. Doğru mu?” sorusu yöneltildiğinde “Doğru değil fakat doğru olsaydı, bizi için şeref olurdu” yanıtını vermişti.

    İKİNCİ BÖLÜM

    1- Saada Şehrindeki Olaylar Nasıl Başladı?

    Husiler ileYemen ordusu arasındaki çatışmalar 2004 yılında başladı. Fakat taraflar arasındaki çatışmaları başlatan olaylar, 2000'li yıllarda patlak verdi.

    Saada şehrindeki olayların patlak vermesinin temel sebebi, Husiler'in Filistin'de uygulanan zulme karşı gösterdikleri tepki, İsrail ve Amerika'nın İslam aleminde gerçekleştirdiği saldırılara karşı sivil tepkilerini ortaya koymalarıdır.

    İsrail'in Amerika'dan aldığı destek ve uluslar arası toplumun sessizliğiyle, Filistin'e ve Lübnan'a düzenlediği saldırılar, Amerika'nın Irak işgali ve masum insanların katledilmesi Husi lider Seyyid Hüseyin Husi ve cemaati üzerinde derin etki yarattı.

    Seyyid Hüseyin ve cemaati, uzun istişarelerden sonra İsrail'in işlediği bu katliamlara karşı tepki verilmesi üzerinde karara vardı. Alınan karar, sivil protestolar yoluyla, İsrail ve Amerika'nın kınanması, katliamlara tepkisiz kalınmamasıydı. Bu kararın alınmasından kısa bir süre sonra Filistin, daha kritik gelişmelere sahne oldu. İsrail Başbakanı Ariel Şaron, Mescid-i Aksa'ya korumaları eşliğinde saldırdı.

    Muhammed Durra'nın babasının kucağında kurşunlanarak şehid edilmesi, bardağı taşıran son damla oldu ve İsrail karşıtı kampanyalara start verildi. Bir anlamda, Aksa intifadasını başlatan Durra'nın şehadeti, Yemen'de de Husi İntifada'sını başlattı.

    İsrail'in katliamlarına ve Amerika'nın İsrail'i destekleyen siyasetine karşı, “Amerika'ya ölüm! İsrail'e ölüm! Yahudilere Lanet Olsun! Zafer İslam'ındır” sloganları, Cuma namazlarından sonra üçer defa yüksek sesle haykırıldı.

    Saada şehrinde İsrail ve Amerika karşıtı İslamcı bir ses yükselirken Yemen'in başkenti Sana'da Amerika'yla teröre karşı stratejik işbirliği anlaşmaları yapılmaktaydı. Bu stratejik anlaşmalardan ötürü Yemen hükümeti, Amerika ile ilişkilerinde krize yol açacak Saada'dan yükselen bu sloganlara dikkat kesildi.

    Yemen'in Saada şehrindeki ordu ve hükümet güçleri, geniş çaplı güvenlik tedbirleri aldı ve Yemenliler bir bir tutuklanmaya başladı. Tutuklananların hepsinin ortak özelliği, Husi liderin çağrısıyla başlatılan slogana eşlik etmeleriydi.

    Yemen'de patlak veren bu kriz, 2002 yılındaki hac ibadetinden sonra Saada şehrindeki İmam Hadi camisini ziyaret eden Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih'e iletildi. Salih, Saada valisine emir vererek, Husiler'e gösterilerinde özgürlük tanınmasını ve tutukluların serbest bırakılmasını istedi. Fakat Salih'in bu çağrısı sadece yazılı emirle kaldı, uygulamaya geçilmedi.

    Buna karşılık Seyyid Hüseyin liderliğindeki Husi hareketi, taviz vermedi ve her Cuma namazından sonra İsrail karşıtı sloganı atmaya devam etti. Tutuklamaların kapsamı genişletildi, yaşları 14 ile 18 arasındaki öğrenciler tutuklandı. Tutuklulara işkence yapıldı. Her türlü insan hakkı ihlali, Saada şehrindeki hükümet güçleri için meşru bir hal aldı.

    Saada şehrinde devam eden bu soruna eş zamanlı olarak İsrail'in Filistin halkına karşı işlediği katliamlar da devam etti. Suikastların birisi de ümmetin manevi lideri Şeyh Ahmed Yasin'i hedef aldı. Bunun üzerine Husiler, İsrail karşıtı sloganları daha gür bir şekilde haykırmaya başladılar. Tabi hükümetin baskıları da buna paralel olarak Husiler üzerinde arttı.

    Yemen hükümet, Husiler'e çağrıda bulunarak, Cuma namazı sonrasında attıkları sloganlara ve İsrail'in katliamlarını kınayan açıklamalara son vermesini istedi. Seyyid Hüseyin ise bu isteğe olumsuz yanıt verdi, tüm tutukluların serbest bırakılması talebini hükümete iletti.

    2- Birinci Savaş

    Saada şehrindeki İsrail karşıtı Husi mücadelesi, uzun bir süre tutuklamalara karşı mücadele etti. Takvim yaprakları, 18.06.2004'ü gösterdiğinde, Yemen ordusu Husiler'e karşı fiili savaş başlattı. Bugüne kadar devlete silah kaldırmayan Husiler, bir önceki bölümde izah ettiğimiz gibi, ellerindeki hafif silahlarla, hükümet güçlerine karşı koymaya başladı.

    Yemen başkanı Ali Abdullah Salih'in hedefinde Husiler'in tasfiyesi vardı. Saada şehrinin özellikle de Maran ve Hemdan bölgelerinden köylerin bir çoğu yerle bir edildi. Fakat hesaplar, başkan Salih'in umduğu gibi gitmedi. Husi hareketi, Yemen ordusuna karşı güçlü bir direniş ortaya koydu. Hükümet, savaşın başladığı ilk hafta, aralarında askerlerin de bulunduğu 50 Yemenlinin öldüğünü bildirdi.

    Taraflar arasındaki çatışmaların büyümesinden endişe eden Yemenli bazı çevreler, Husiler'i hedef alan saldırıların durdurulması için Yemen'de bir girişim başlattı. Yemen'de başlatılan bu girişim, başarısızlıkla sonuçlandı. Girişimin öncüleri, hükümetin uzlaşı şartlarına bağlı kalmadığını açıkladı. Girişim, ordunun Saada şehrinde dengesiz güç kullandığını, devam eden savaşın hiçbir meşruiyetinin olmadığını açıkladı. Husiler, Yemen hükümetinden tutukluların serbest bırakılmasını ve ordunun düzenlediği saldırılarda zarar görenlere tazminat ödenmesini istemişti.

    29.06.2004'de Husi hareketinin manevi lideri Bedreddin Husi'nin yardımcısı olarak bilinen muhammed bin musallih öldürüldü ve çatışmalar iyice kızıştı.

    03.07.2004'de Yemen İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, çatışmalarda 86 Husi'nin ve 32 askerin öldüğü, 300 Husi'nin tutuklandığı belirtildi. Bağımsız kaynaklar ise 200 Husi'nin öldürüldüğünü duyurdu.

    Ordu birlikleri, hareketin lideri Hüseyin'in bulunduğu bölgeyi kuşatma altına aldı, başkanı Ali Abdullah Salih, “Adil mahkemelerde yargılanma sözüyle, lider Hüseyin'in teslim olmasını” istedi. Hüseyin, teslim olmayı kabul etmeyince, Husiler'in olduğu bölgeleri hedef alan bombardımana devam edildi. Hükümet, Hüseyin'in yerini bildirene 20 bin dolar ödül vereceğini ilan etti.

    Hükümetin, 06.08.2009 tarihinde, Husiler'e karşı saldırılarına son verdiğini duyurmasından iki gün sonra saldırılarına tekrardan başladı. Birinci savaşta olduğu gibi bundan sonraki beş savaşta da başkan Salih bu özelliğini koruyacak, tüm ateşkes anlaşmalarına önce “evet” diyecek fakat hayata geçirmeyecekti. Hükümet, Husi liderlerden Yahya Husi'nin krize siyasi çözüm bulma girişimini de kabul etmedi.

    Husiler'e yakın kaynaklara göre Ağustos ayına gelindiğinde ölenlerin sayısı 600'e ulaştı. 23 Ağustos'ta Husiler'in yoğun olarak yaşadığı Marran'a düzenlenen saldırıda çok sayıda sivil yaşamını yitirdi. El Cezire'nin haberine göre Marran'da bir gecede 120 kişi öldürüldü.

    28.08.2004'de başkan Salih, BBC'ye verdiği demecinde, teröre karşı verdikleri mücadelede, İngiltere hükümetinden mali destek talep etti. Aynı demecinde Salih, Amerika'yla teröre karşı verdikleri mücadeledeki işbirliğinden ötürü memnun olduklarını söyledi.

    Hükümet, birinci savaşı 10.09.2004 tarihinde, Husi hareketinin lideri Hüseyin'in öldürüldüğünü açıklamasıyla sona erdirdiğini ilan etti. Fakat Saada şehrini hedef alan saldırılar hiçbir zaman durmadı.

    3- Ateşkes Dönemi

    Husi lider Hüseyin'in öldürülmesinden sonra hükümet, ateşkes ilan etti. Hükümet, saldırılar sırasında zarar gören kabile liderleriyle barış anlaşması imzaladı. Kabileleri bu anlaşmaya zorlayan, Husi hareketinin manevi lideri ve Hüseyin'in babası Bedreddin Husi'nin isteğiydi.

    Bedreddin Husi, kabilelere barış teklifini sunan başkan Salih'in davetini kabul ederek başkent Sana'ya gitti. Fakat başkan Salih, sözlerine sadık kalmadı, aylar geçmesine rağmen Bedreddin Husi'yle görüşmeyi kabul etmedi. Bedreddin Husi'nin barış için sunduğu şartlar arasında tutukluların serbest bırakılması ve taraftarlarını hedef alan yeni tutuklamalara, takibata son verilmesi vardı. Hükümet, bu şartları kabul etmedi. Bunun üzerine Bedreddin Husi, Saada şehrine geri döndü. Bedreddin Husi, Saada'ya dönmeden önce yaptığı açıklamasında, oğlu Hüseyin'in yolunu sürdüreceğini ilan etti.

    4- Bedreddin Husi'ye Suikast Girişimi

    Husi'nin Saada'ya dönmesinden kısa bir süre sonra 19.11.2004 tarihinde Saada şehrine bağlı olan Talh bölgesindeki Husiler'in yoğunlukta bulunduğu pazara saldırdı. Yüksek binaların üzerlerine konuşlandırılan askerler, Husiler'i kurşun yağmuruna tuttu.

    Husiler, o anda sivillerin de zarar görmemesi için karşılık vermedi. Çünkü Husiler'e göre her ne şart altında olursa olsun, masum insanların katledilmesi caiz değildi.

    Yemen askerleri, Bedreddin Husi'ye en yakın isimlerden birisi olan Şeyh Arafac'ı da öldürdü. Bedreddin Husi, başkan Salih'e çağrıda bulunarak, katillerin yargılanması için mahkemeye sevkedilmesini istedi.

    Husi'nin bu isteği yerine getirilmedi. Ertesi gece Yemen ordusundaki komando birlikleri, Husi'nin evine sızma teşebbüsünde bulundu. Razamat'taki Husi'nin evine sızan komandoların planında, 85 yaşındaki Husi'yi kaçırmak ya da öldürmek vardı. Bu girişimi haber alan Husi'nin taraftarları, komandoları geri püskürtmeyi başardı.

    Çatışmalar bundan sonra daha da şiddetlendi. Planlarını gerçekleştiremeyen Yemen ordusu, bu defa Husi ve taraftarlarının bulunduğu tüm bölgeleri kuşatma altına aldı. Saada şehrine bağlı Hemadan, Nuşur, Kattaf ve Razamat gibi bölgelerde şiddetli çatışmalar yaşandı.

    Yemen ordusu, Husi yanlılarının bulunduğu bazı köyleri yerle bir etti. Çok sayıda Husi yine tutuklandı, işkenceye maruz kaldı, yasa dışı yollarla yargılandı. Bu durum karşısında Yemen'deki bazı saygın şahsiyetler, tekrardan devreye girdi ve ateşkesin gerçekleştirilmesini sağladı.

    Başkan Salih, ateşkes şartlarını kabul etti. Anlaşmanın şartları arasında, Husiler'in bulunduğu bölgelerde “İsrail ve Amerika karşıtı sloganları” serbestçe atma, tutukluların serbest bırakılması, çatışma sırasında zarar gören Husiler'in yaralarının sarılması, yıkılan okul, ev ve camilerin yeniden inşasında devletin destek olması vardı.

    Husiler, anlaşmayı memnuniyetle karşılamasına rağmen daha önceki seferlerde olduğu gibi bu defa da hükümet, anlaşma şartlarına bağlı kalmadı. Salih, tüm tutukluların serbest bırakılacağını ilan etmesine rağmen bu karar, hayata geçirilmedi.

    Uzmanlara göre başkan Salih'in verdiği sözlere sadık kalmamasında, uluslararası baskıların önemli derecede etkisi oldu.

    5- Pazarda Katliam

    Ateşkes anlaşmasına bağlı kalmayan Yemen ordusuna ait birlikler Saada şehrindeki Hafci pazarına silahlı saldırı düzenledi. Çok sayıda Husi, burada öldü. Ölenler arasında sivil vatandaşlar da bulunmaktaydı.

    Aynı gün, Husi hareketinin lideri Abdulmelik Husi, başkan Salih'e gönderdiği mektubunda, tutukluların serbest bırakılması için yayınladığı genelgeyi hatırlattı.

    Yemen'deki saygınlığı ile bilinen kişiler, arabulucu olmak için yine devreye girdi. Çatışmaların büyümesini engellemek isteyen bu kişilerin çabaları yine sonuçsuz kaldı. Ordu, bölgedeki gerginliği tırmandırdı, evlere baskınlar düzenledi.

    Çatışmalara yeniden start veren ordu, Bedreddin Husi yanlılarının bulunduğu köyleri ve şehirleri bombardımana tuttu. Saada ve Cof şehirleri, ateş altında kaldı.

    6- İlk Savaşın Bilançosu

    Başkan Salih, Seyyid Hüseyin'i öldürmekle, Husi hareketini bitirdiğini sandı. Fakat, Husi hareketi Yemen ordusunun her darbesinde biraz daha güçlendi. Husiler'in lideri Seyyid Hüseyin el Husi'nin 10 Eylül 2004 yılında öldürülmesi de çatışmaları dindirmedi. Husiler'in mücadelesi babası Bedreddin ve kardeşleri Abdulmelik ve Yahya tarafından devam ettirildi.

    18 Haziran'da başlayan ve günümüze kadar devam eden çatışmalar aralıksız bir şekilde devam etti. Belirli dönemlerde ateşkes ilan edildi ve yeniden başlanıldı. Haziran 2004'ten bu yana periyodik olarak yaşanan bu çatışmaların her evresi giderek daha şiddetli bir hal aldı. Husiler, savaşın her devresinde yeni taktikler geliştirdi, yeni silahlar kullandı. Bunun için ordu, Husiler'e karşı başlattığı her savaşta zorlandı. Husiler güçlendikçe ordu zayıfladı.

    İlk savaş sırasında Husiler'e ait yerleşim merkezlerinde büyük maddi hasar meydana geldi. 12 köy, Yemen ordusunun saldırılarıyla tamamen yerle bir edildi. Bazı köylere kimyasal bombaların atılmasından ötürü, hayat bir daha dönmedi.

    Birinci savaşın neticesinde kaç kişinin öldüğüne ilişkin net bir bilgi yok. Ölenlerin sayısı yüzlerle ifade ediliyor. Husiler'e yakın kaynaklara göre birinci savaşta yaklaşık 2.000 Husi ve sivil vatandaş ölürken 5.000 kişi de yaralandı.

    İlk savaş sırasında da Husiler'in hafif silahlarla kendilerini savundukları gözlemlendi. Husiler, hendek kazma gibi yöntemlerle kendilerini savundular. Bu dönemde ağır silah kullanmadılar. Buna karşılık Yemen ordusu, askeri zırhlı araçlar, tanklar, savaş uçakları, füzeler ve kimya silahlarla Husiler'e karşı saldırmaktan geri durmadı.

    7- Yemen Hükümeti'nin Husiler Hakkındaki Suçlamaları

    Saada'da yaşayan Müslüman halka yapılan suçlamalar arasında, silahlı gizli milis güçler oluşturmak, Yemen'deki istikrar ve huzur ortamını sarsmak için dışarıdan destek almak, mü'minlerin başına emir atamak, imamet rejimini geri getirmeyi hedeflemek, Zeydilik ideolojisini yaymaya çalışmak, savaşa devam etmeleri için Yahudilerden destek almak, ülkedeki birlik ve beraberliği bozmak, hükümetteki memurların görevlerini yapmalarını engellemek, hükümet güçlerine ve sivil halka saldırmak, kontrol noktalarına saldırmak, yol kesmek, halkın zekatını hükümete vermesini engellemek, camilere güç kullanarak girmek, imamlara ve namaz kılanlara saldırmak, yıkıcı görüşleri yayarak Yemen'de ırkçı ve mezhepçi çatışmaları körüklemek, camilerden Yemen bayraklarını indirerek Hizbullah bayraklarını asmak, camilerin ibadet yeri olmasına aykırı olarak Cuma namazlarında slogan atmak yer alıyor.

    8- Husiler'in Hükümetten İstekleri

    Husi hareketi, Yemen hükümetinden meşru haklarının dışında bir talebi yok. Husi hareketi genel olarak tutukluların serbest bırakılmasını, saldırılarda zarar görenlere tazminat ödenmesini, anayasa güvencesinde olan düşünceyi ifade özgürlüğünün tanınmasını ve ordunun 18 Haziran 2004 tarihi öncesindeki mevzilerine çekilmesini istiyor.

    Yemen hükümetinin, içerideki ve dışarıdaki bazı güçlerin baskısı altında kaldığını savunan Husi hareketinin lideri Abdulmelik, 01.06.2007 tarihinde yaptığı açıklamasında, hükümetten şu istekte bulunmuştu: “Biz, bir çok defa söyledik. Tek istediğimiz, meşru haklarımızdır, üzerimizdeki zulmün kaldırılmasıdır. Hükümet, güney ve kuzeydeki halkı aşağılamaktadır. Hükümet açısından, barış ve anlaşma kararı almak savaş kararı almaktan daha zordur. Hükümet, neden bize karşı top yekun savaş başlattı? Biz, ülkenin istikrarından, kanın dökülmemesinden yanayız. Fakat saldırıldığı anda da kendimizi savunma hakkına sahibiz.”

    Husiler'in hükümetten isteklerini şöylece sıralayabiliriz:

    1. Her iki tarafta resmen ateşkes ilan etmeli ve müzakerelere başlamalı,

    2. Hükümet, Katar'ın arabuluculuğuna razı olunmalı, 2007 ve 2008 yıllarında imzalanan Doha anlaşmasına bağlı kalmalı,

    3. Her iki tarafın da bağımsız kişilerden seçeceği 10 kişilik bir komisyon kurulmalı, bu komisyon anlaşmanın uygulanmasını kontrol etmeli,

    4. Ordu, birinci savaş çıkmadan önceki mevzilerine çekilmeli, görevi olan ülke sınırlaırnı korumaya yönelmeli,

    5. Anlaşmaları işlevsiz hale getiren, kışkırtıcı yayınlara son verilmeli,

    6. 2003 yılından bugüne kadar tutuklanan, haklarında hüküm verilen ya da verilmeyen Husi yanlıları serbest bırakılmalı. Her iki taraf da esir aldığı kişileri serbest bırakmalı,

    7. Her iki taraf da saldırılarda ölenlerin naaşlarını teslim etmeli,

    8. Tıbbi yardımın ve yardım kuruluşlarının Saada şehrine acilen girmesine imkan tanınmalı,

    9. Mezhepçiliğe ve ırkçılığa karşı mücadele edecek bağımsız bir komisyon oluşturmalıdır. Bu komisyon öncelikle, Yemen'de ulusal uzlaşı için diyalog ortamını oluşturmalıdır,

    10. Camiler, 2003 yılı öncesindeki sahiplerine tekrardan geri verilmeli ve camilerle alakalı olarak çiğnenen haklar tespit edilerek gerekli işlemler yapılmalı, Zeydi ve Şafiler'e ait yıkılan dini merkezler tekrardan inşa edilmeli, Zeydi ve Şafi kültürü korunmalı,

    11. Devlet, birinci savaştan bugüne kadar zarar görenlerin yaralarını sarmalı, zarar görenlere tazminat ödemeli,

    12. Her türlü siyasi partinin kurulmasına müsaade edilmeli, engelleyici şartlar konulmamalı,

    13. Bölge halkının Zeydi mezhebini öğrenme hakkı vardır, bunun için Saada'da üniversite kurulmalı ve dini fakültelerde Zeydilik özgür bir şekilde okutulmalıdır,

    14. Yemen'deki dini tedrisat, Şafi ve Zeydi mezhebine uygun bir şekilde yeniden gözden geçirilmeli,

    15. Anayasanın tanıdığı özgürlükler kapsamına giren her türlü fikrin neşri serbest bırakılmalı, devlet bununla ilgili bir sınırlama getirmemeli,

    16. Saada şehrine Yemenli ve uluslar arası basın mensuplarının girmesine izin verilmelidir.
    الرجوع الى أعلى الصفحة اذهب الى الأسفل
    haakan
    وسام ذهبي
    وسام ذهبي
    haakan


    ذكر عدد الرسائل : 655
    نقاط : 1830
    تاريخ التسجيل : 16/07/2009

    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) Empty
    مُساهمةموضوع: رد: Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya)   Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) Icon_minitimeالأحد ديسمبر 06, 2009 11:42 am

    ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

    İkinci ve Üçüncü Savaş

    Husiler ile hükümet arasında 18 Haziran 2004’de başlayan çatışmalar, 10 Eylül 2004’te Husi hareketinin lideri Hüseyin’in öldürülmesiyle büyük ölçüde sona ermiş olsa da tam olarak bitmemiş, yer yer çatışmalar devam etmişti.

    19 Mart 2005’te, Husiler ile hükümet arasında ikinci savaş başladı. Hükümet yanlısı kaynaklara göre Mart ayının sonunda taraflar arasında yaşanan çatışmalar çok şiddetli geçti, yaklaşık 50 kişi bu çatışmalarda öldü.

    Nisan ayının ilk haftasında patlak veren saldırılarda da çok sayıda kişi öldü. Ordunun Saada şehrine düzenlediği saldırılarda, 6-8 Nisan tarihleri arasında 70 Husi ve 30 asker öldü.

    Başkan Salih, bu dönemde de Husiler’e kendilerini teslim etmesi çağrısında bulundu. Fakat Husiler, teslim olmayı yine kabul etmediler. Her defasında anlaşma şartlarını ihlal eden başkan Salih, Bedreddin Husi’yi uzlaşmaya varmamakla suçladı.

    Çatışmalar ve tutuklamalar aralıksız bir şekilde sürdü. Hükümet, Husiler’i bir bir tutuklamaya devam etti.

    25 Ekim 2005’te, Saada şehrindeki Yahudilerin, Husiler tarafından saldırılara maruz kaldığı yönündeki haberler, yeni bir savaşı tetikledi. Bu çatışmalar, üçüncü savaşın başlangıcı oldu.

    30 Kasım 2005 tarihinde Saada şehrindeki Husi taraftarlarının olduğu bölgeleri hedef alan saldırılarda, 15 kişi öldürüldü.

    Husiler’den Hükümete Uyarı

    2006 yılının ilk aylarında da çatışmalar devam etti. Savaş öncesinde Husi hareketinin Avrupa’daki lideri Yahya Husi, hükümete dördüncü savaşı başlatılmaması uyarısında bulundu.

    Çağrısında Hadid dağı bölgesindeki taraftarlarının kurşunlandığını belirten Husi, hükümeti ateşkes anlaşmasına bağlı kalmaya ve tüm tutukluları serbest bırakma çağrısında bulundu.

    Husi, Yemen’deki krizin sona erdirilmesi için İslam ve Arap dünyasına seslenerek sorumlulukları üstlenmelerini istedi.

    Başkan Salih, 30 Ağustos 2006 tarihinde, bir ay sonra yapılacak başkanlık seçim kampanyası sırasında, Husiler’e güven içerisinde yaşama ve tüm tutuklu Husiler için genel af vaadinde bulundu. Saada şehrinde verdiği bu sözler, daha öncekiler gibi gerçekleşmedi.

    Dördüncü Savaş

    Yıl 2007’yi gösterdiğinde Husiler, tasfiye sürecine karşı silahlanmaya başladılar. Hafif silahların yanı sıra ağır silahlar da edinmeye başladılar.

    2007’nin ilk günlerinde Yemen hükümeti, Saada şehrindeki Husiler’e saldırı tehdidinde bulundu. Yemenliler, dördüncü savaşın da yakın olduğunu anladılar. 04.02.2007 tarihinde Abdullah Salih, kurmaylarıyla bir araya gelerek, Husiler’in tasfiyesi için belirli bir stratejinin üzerinde durdu.

    Yahudiler Sorunu

    Aynı dönemde Yahudilerle ilgili sorun patlak verdi. Saada şehri yakınlarındaki Salim bölgesindeki Yahudiler, Ocak 2007’de tehdit mesajları almaya başladı. Mesajlarda, Yahudilerin bölgeyi terk etmesi aksi takdirde öldürüleceği ifade edilmekteydi.

    Bilindiği üzere İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarında devletini ilan etmeden önce Yemen’de 60 bin civarında Yahudi yaşamaktaydı. Bu Yahudilerin çoğunluğu, işgal edilen Filistin topraklarına göçtü. Yemen’de sayıları yüzleri bulan Yahudiler de Husiler’in İsrail karşıtı olan duruşundan rahatsızdılar.

    Yemen hükümeti, Yahudiler’i tehdit edenlerin Husiler olduğunu ileri sürdü. Husiler ise bu iddiaları yalanlayarak, Yahudiler’i tehdit edenlerin kendi cemaatlerinin olmadığını, Yahudilerin eylemlerinden rahatsız olan bölge halkı tarafından yapıldığını söyledi.

    Abdulmelik Husi, 03.02.2007 tarihinde el Cezire’ye yaptığı açıklamasında, bu bölgedeki Yahudilerle ilgili sorunun siyasallaştırılmasından şikayet etti. Husi, sorunun bölge halkı ile Yahudiler arasında olduğunu, Yahudilerin ahlaka aykırı faaliyetlerinden bölge halkının rahatsız olduğunu savunmuştu.

    Husi “Yahudileri kovanlar arasında bizden bazıları da var. Fakat sorun, direk bizim cemaatimizle alakalı değil. Bölge halkıyla Yahudiler arasında sorun. Halk, Yahudilerle yaşadığı sorunlar hakkında yetkililere şikayette bulundu. Fakat çözüm bulunamadı” demişti.

    Husi, hareketin yayın organı olan Minber.net’e yaptığı açıklamasında İsrail karşıtı attıkları sloganlarla, “Siyonizm’i destekleyen Yahudiler’i” hedeflediklerini, İsrail’in Filistin ve Lübnan’daki katliamları desteklemeyen Yahudiler’in karşısında olmadıklarını söylemişti.

    Husiler, bölgedeki Yahudler’le ilgili soruna ilişkin duruşlarını ilan ettikleri saatlerde Yemen hükümeti, Yahudi ailelerini Saada şehrinin Salim bölgesindeki Sana’ya nakletti ve onlara konut imkanı sağladı. Fakat bu sorun tamamen çözüme kavuşmadı, 2008 yılında da devam etti.

    Orduyla Husiler arasında 2007 yılının ilk aylarında başlayan çatışmalar, Mart ayında şiddetlendi. Her iki taraf da büyük kayıplar verdi.

    Fakat bu çatışmalar, mücadelede dönüm noktası oldu. Çünkü Husiler, hükümetin kendilerini tasfiye planlarına karşı artık ağır silahlar kullanmaya başladı. Husi hareketinin 30.05.2007 tarihinde yaptığı açıklamasında, 5 tankın imha edildiği, Kahlan ve Akvan’daki askeri karargahların ele geçirildiği belirtildi. Diğer yandan Razih, Marran, Beni Muaz ve Ali Sayfi’de de çatışmalara devam edildi.

    31.05.2007 tarihinde ordu, Saada şehrindeki bir pazara füze fırlattı. 10 sivilin öldüğü, 30 sivilin de yaralandığı saldırıyı gerçekleştiren ordu “yanlışlık” oldu açıklamasında bulundu.

    Katar ve Birinci Doha Anlaşması

    Mayıs ayının son günlerinden Katar devreye girdi ve taraflar arasında ateşkes anlaşmasında ittifaka varıldı. Yemen hükümeti Katar’a verdiği sözde yine sadık kalmadı ve yer yer Husiler’i hedef alan saldırılarına devam etti.

    Anlaşmanın şartları arasında, karşılıklı olarak esirlerin serbest bırakılması, Husiler’in ele geçirdiği bölgelerden çekilmesi, ordunun da şehir merkezlerinden çıkması yer almaktaydı.

    Husiler, çok sayıda askeri serbest bıraktı, kontrolü altında bulundurduğu bölgeleri hükümete devretti. Fakat hükümetin saldırıları yine sona ermedi.

    Orduya ait bir tank, Macaz’da yol kenarındaki bir taksiyi 05.06.2007 tarihinde ezdi. Aracın içerisindeki bir kadın ve 4 çocuk bu saldırıda öldü. Manbah’ta bir ev yine tanklarla, evdekilerin başına yıkıldı. Aynı gün Yemen ordusunun hava ve kara saldırıları devam etti. Duhyan, Talh, Ali Sayfi, Kahlan, Safra’ ve Dimac’ta çok sayıda sivil öldürüldü.

    Katar’ın arabuluculuğunda varılan anlaşma, Yemen ordusunun Katabir’e 27.06.2007’de düzenlediği bombalı saldırıyla bir kez daha ihlal edildi. BBC’nin haberine göre çıkan çatışmalarda 6 asker ve 20’den fazla Husi yaralandı.

    04.07.2007 tarihinde başkan Salih, Katar’ın sürdürdüğü uzlaşı çabalarını yok sayan bir açıklama yaparak, Husiler’le anlaşmaya varmayacaklarını söyledi. Salih, Husiler’in silahlarıyla birlikte teslim olmaları gerektiğini ilan etti. Buna karşılık olarak Husi lider Abdulmelik, esir askerlerden 64 tanesini daha serbest bıraktığını açıkladı.

    Aynı dönemde Katar’ın uzlaşı çabaları da devam etmekteydi. Fakat Katar heyeti, Yemen hükümetindeki bazı odakların anlaşmayı engellemekle suçladı ve Temmuz ayının son günlerinde Yemen’i terk etti.

    Yahya Husi, 12 Ağustos’ta yaptığı açıklamasında, tüm şehirlerin kontrolünü, hükümet binalarını teslim ettiklerini, bunun karşılığında halka saldırılmamasını ve ordunun şehir merkezlerinden çekilmesi dışında başla bir isteklerinin olmadığını açıkladı.

    Katar’ın arabuluculuğunda varılan uzlaşı kapsamında ilk adımı atan Husiler, çatışmalar sırasında ele geçirdikleri 50’den fazla şehir ya da dağdan 05.07.2007’de çekildi.

    Boşaltılan yerlerden bazıları, Kataf, Safra’, Macaz, Ğamar, Bakum, Katabir, Sakin ve Sahhar’dı. Husiler üç gün sonra da 67 askeri serbest bıraktı.

    Abdulmelik, hükümetin de anlaşmanın şartlarına bağlı kalmasını istedi. Abdulmelik, 07.07.2007’de başkan Salih’e gönderdiği mektubunda, anlaşmaya bağlı kaldıklarını belirterek, tüm mevzilerden çekildiklerini bildirdi.

    Bugün Yemen ordusuna destek veren Suudi Arabistan ordusuna ait birlikler, 04.06.2007 tarihinde, Nicran adlı bölgeye doğru ilerleyerek Yemen ordusuna destek verme girişimimde bulundular. Husi liderlerden Yahya Husi, Suud hükümetine çağrıda bulunarak, Yemen ordusuna verdiği desteği sona erdirmesini istedi.

    Katar ve İkinci Doha Anlaşması

    2008 yılına gelindiğinde, beşinci savaşın çok fazla uzak olmadığı ortaya çıktı. Abdulmelik Husi’ye, 2008 yılının ilk günlerinde “İstekleriniz yerine getirilmezse beşinci savaşı başlatacak mısınız?” şeklindeki soruya “Dikkat edin! Biz, savaş başlatmadık ve başlatmayız da. Biz, kendimizi savunuyoruz. Savaşı başlatan, Yemen hükümetidir.

    Şayet beşinci savaşı başlatırsalar, ülkeyi tehlikeli bir gelecek beklemektedir. Ülkeyi imar etmesi gereken hükümet, bugün ülkeyi yerle bir etmektedir.

    Bizim iyi niyetimizin delili, kontrolümüzde olan 50 dağdan, 8 şehirden çekilmemiz, yolları açmamız, esir aldığımız askerleri serbest bırakmamız, bazı mayınlı arazilerden mayınları temizlememizdir. Fakat hükümet, anlaşmanın hiçbir maddesine uymadı, tutukluları serbest bırakmadı” yanıtını verdi.

    Her ne kadar Haziran 2007’de ateşkese varılsa da arabulucunun Katar olmasına rağmen bu ateşkes de öncekiler gibi başarılı bir şekilde hayata geçirilemedi.

    2008 yılının ilk haftasında ordunun başlattığı saldırılarda, çok sayıda Yemenli öldü.

    Ocak ayı içerisinde ordu, Matra, Melahit ve daha bir çok şehri savaş uçakları ve tanklarla bombaladı. Bu çatışmalarda en az 25 asker ve Husi öldü. Bu olay, “beşinci savaş mı başlıyor?” sorularını akla getirdi.

    11.01.2008 tarihinde Matra’da bir vatandaşın evine füze isabet etti. Ordu, sadece “yanlışlıkla” oldu demekle yetindi. 13.01.2008’de, askerlere “biz, siviliz” çağrısında bulunan Saada’lılar kurşun yağmuruna tutuldu. Bu saldırıda, 2 kişi öldü, 17 kişi yaralandı, 40 kişi de tutuklandı.

    Şubat 2008’de taraflar, Katar’ın arabuluculuğunda yine bir araya gelerek Temmuz 2007’de varılan ateşkesin maddelerinin hayata geçirilmesi hususunda ittifaka vardı. 01.02.2009 tarihinde imzalanan anlaşmaya Yahya Husi, Husi hareketi adına; Ali Muhsin Ahmar da hükümet adına katıldı.

    Doha’da anlaşmanın gerçekleştiğini duyurduğu saatlerde el Cezire televizyonu, Saada şehrinin özellikle de Haydan bölgesinin ordu tarafından bombalandığı haberi geçti. 3 Şubat’ta ordunun Haydan şehrine düzenlediği bombardımanda bir sivil ölürken üç ev de yerle bir oldu.Buna karşılık Abdulmelik Husi, yayınladığı basın açıklamasında, hükümetin istemesi halinde ateşkesin çok kolay sağlanacağını vurguladı.

    Ve Katar’ın bu çabaları, yerel, bölgesel ve uluslar arası güçlerin karşı çıkmasından ötürü başarıyla sonuçlanmadı. İlk dört savaştan daha şiddetli olan beşinci savaş, başladı.

    İsrail Karşıtı Sloganlar, Kanlı Bastırıldı

    10.03.2008 tarihinde Saada şehrindeki hapishanesinde tutuklu bulunan Husiler’den oluşan tutukluların üzerine kurşun yağdırıldı, gaz bombaları fırlattı. Sonuç; 7 ölü ve onlarca yaralı.

    Yemen hükümetinin emriyle gerçekleştirilen bu saldırının tek gerekçesi, Husi mahkumların “Amerika’ya ölüm, İsrail’e ölüm, Kahrolsun Yahudiler, Zafer İslam’ındır” sloganını tekrarlamakta ısrar etmeleriydi.

    Yemen hükümeti, Saada şehrinde yapılacak kutlu doğum haftası etkinliklerini engellemek için çok sayıda Husi taraftarını, 20 Mart tarihinden itibaren tutuklamaya başladı.

    Yahudi Sorunu Yine Gündemde

    05.04.2008 tarihinde Saada şehrindeki Yahudlerle ilgili kriz tekrardan patlak verdi. Yemen hükümeti yine Husi yanlılarını Yahudilere saldırmakla suçladı.

    Uzmanlara göre hükümet, Husi sorunundan tamamen kurtulmak için başlattığı saldırılarda uluslararası toplumdan destek bulabilmek için Yahudiler’le ilgili sorunu kendisi yaratmıştı. Çünkü hükümet, bir yıl önce meydana gelen dördüncü savaşı da Yahudilere düzenlenen saldırılar sonrasında başlatmıştı.

    Husiler, Nisan ayının ilk haftasında ortaya atılan “Yahudilere saldırı” haberlerine ilişkin resmi açıklama yaptı. Açıklamaya göre Salim bölgesindeki bazı hahamların boş olan evlerine sızan bazı milisler, Husi taraftarlarına ateş açtı. Husiler de savunma amaçlı bu saldırılara karşılık verdi. Ve haber, “Husiler, Yahudilere saldırdı” şeklinde dünyaya duyuruldu.

    Mayıs 2008’de yenide başlayan çatışmalar, binlerce Yemenlinin çatışma bölgelerini terk ederek mülteci konumuna düşmelerine yol açtı. Böylece 2004 yılında başlayan çatışmalar yarattığı mülteci sorununda sayılar, 100 bini aştı.

    Beşinci Savaş Başlıyor

    Husi lider Abdulmelik, Yemen hükümetini uyararak, beşinci savaşın Yemen’in kuzey ve güneyini tutuşturacağını hatırlatmıştı. Husi “Hükümet, bize karşı topyekün savaş başlatıyor. Savaş, Yemen’in çıkarına değil. Biz, savaşa her zamankinden daha fazla hazırız. Kendimizi savunmak için bir çok cephede, hükümetle mücadele etmeye hazırız” demişti.

    Mayıs ayının ilk günlerinde Abdulmelik Husi, ismini açıklamadığı bazı odakların, Katar’ın barış çabalarını başarısızlığa uğratmak için çalıştığını söyledi. Bundan kısa bir süre önce de Katar’da hükümet adına barış görüşmelerine katılan Ali Muhsin Ahmar’ı “Yemen’de iç savaş çıkarmak ve Amerika’nın projelerini uygulamakla” suçlamıştı. Husi, Ahmar’ın “kuzey bölgesindeki kabileleri, kendisine karşı kışkırtmakla” suçlamıştı.

    Husi’nin bu açıklamasının üzerinden fazla zaman geçmeden ordu, beşinci savaşa başladı. Husiler’in olduğu bölgeler bir kez daha yoğun bir şekilde bombalamaya hazırlandı.

    03.05.2008 tarihinde Husiler, Suudi Arabistan’dan 225 milyon riyal mali destek alan başkan Salih’in bir hafta içerisinde savaşa başlayacağı haberini aldı. Ordu, bir yandan beşinci savaşa hazırlanırken Amerikalı bazı üst düzey komutanlar Saada şehrine ulaştı.

    11.05.2008 tarihinde başta Saada şehri olmak üzere Husiler’in bulunduğu tüm bölgeler, tanklar ve savaş uçaklarıyla bombalandı. İlk gün düzenlenen saldırıda, çocuk ve kadınlardan oluşan 11 kişi enkaz altında kaldı. Saada şehrinin telefon hatları kesildi. Mayıs ayının ilk günlerinde başlayan beşinci savaşın bir haftalık bilanço, 57 ölü, 70 yaralıydı.

    Yemen ordusunun hava ve kara bombardımanına rağmen Husiler, kana kan dişe diş mücadele verdi. Çatışmaların başladığı ilk günlerde, silah yüklü bir kamyonu ele geçiren Husiler, çok sayıda tank ve zırhlı aracı imha etmeyi başardı.

    Savaşın üzerinden bir ay geçtikten sonra Husiler, Yemen ordusuna ait 100’den fazla tank ve askeri aracı imha etti, en az üç savaş uçağını düşürdü. Yemen ordusunun bu haberi yalanlaması üzerine Husiler, imha edilen tankların görüntülerini yayınladı. (Bu görüntülere, İsra Haber’in video bölümünde izleyebilirsiniz.)

    Askeri anlamda Husiler’e karşı bir üstünlük sağlayamayan ordu, sivil yerleşim bölgelerini bombalayarak, bebekleri katlederek Husiler’den intikam aldı.

    Yahya Husi, 15 Haziran’da uluslararası topluma çağrıda bulunarak savaşın durdurulmasını istedi, Doha anlaşmasına bağlı kaldıklarını açıkladı.

    Çatışmaların üzerinden iki ay geçtikten sonra Yemen ordusu, ağır bir hezimetle karşı karşıya olduğunu farkına vardı ve gönülsüz olarak Katar’ın araya girmesine izin verdi. Katar tekrardan devreye girerek hükümet ile Husiler arasında uzlaşı ortamını sağlamaya çalıştı.

    Yemen Devlet Başkanı Salih, 2008 yılının Temmuz ayında kameraların karşısına geçti ve ateşkes ilan ettiğini açıkladı. Salih, ateşkesin şartlarına ilişkin net bir açıklamada bulunmadı.

    20 Temmuz’da ordu, Saada ve çevre bölgelerden çekilmeye başladı. Halk, ordunun çekilişini zafer olarak kabul etti, kutlamalara başladı.

    Husi lider Abdulmelik, anlaşmaya sadık kalarak 200 esir askeri serbest bırakırken, ordu yine anlaşmaya bağlı kalmadı ve Husi esirleri serbest bırakmadı.

    2008 yılının son günlerine gelindiğinde Yemen, yeni bir savaşın hazırlıklarına başladı.

    Yemen ordusu yeni savaş için silahlar aldı. Haaretz gazetesinin Kasım 2009’da yayınladığı bir haberinde İsrail’in Yemen’e silah satılması için İsrailli silah tüccarlarına izin verdiğini duyurdu. Bu tarihe kadar İsrail, düşman olarak kabul ettiği (İsrail’i tanımadığı için) Yemen’i düşman ülkeler listesinde görmekteydi.

    Altıncı Savaşa Adım Adım

    2009 yılına da çatışmalarla girildi. Aynı dönemde İsrail, Gazze’de katliamlar işlemekteydi. Husiler, Gazze’deki katliamları, düzenledikleri gösterilerle protesto etti. Yemen ordusu, Saada şehrinde 14.01.2009 tarihinde düzenlenen İsrail karşıtı gösteriye müdahale etti, onlarca Husi taraftarını tutukladı.

    Husi hareketinin çağrısıyla düzenlenen gösteriye binlerce Yemenli katılmış, gösterilerde ”Zillet bizden uzaktır. Gazze, ümmetin nabzıdır. Lebbeyk Ya Huseyn” yazılı pankartlar taşınmış, her zaman olduğu gibi “İsrail’e ölüm, Amerika’ya ölüm, Kahrolsun Yahudiler, Zafer İslam’ındır” sloganları atılmıştı.

    Yemen askerlerinin 18.01.2009 tarihinde Beni Muaz bölgesinde açtığı yaylım ateşi sonucunda, bir Yemenli sivil öldü. Aynı gün Yemen hapishanelerinde tutuklu bulunan bazı Husiler’in işkence sonucunda öldükleri haberi geldi.

    Yemen hükümeti, Ocak ayı içerisinde, ateşkesin temel şartlarından birisi olan, savaşta zarar görenlerin %98’inin tazminatlarının ödendiği duyurdu. Husiler ise bu haberin aslının olmadığını açıkladı. Yemen ordusu, bölgedeki askeri etkinliğini artırdı. Saada şehri ile Dahyan arasında kontrol merkezi oluşturdu.

    Yemen ordusunun bu duruşuna karşı Husi hareketi 24 Ocak’ta, esir aldığı 30 askeri serbest bıraktı. Husi hareketi, iyi niyet göstergesi olarak bunu yaptığını açıkladı.

    Buna karşılık Yemen hükümeti, 26.02.2009 tarihinde, Saada şehrindeki merkez hapishanesinde tuttuğu 30 tutukluyu, meçhul bir yere götürdü. Tutuklulardan bir daha haber alınamadı.

    Yemen askerleri, Mart ayının ilk haftasında Hz. Peygamber’in doğum günü münasebetiyle düzenlenen kutlamalara katılanların üzerine, kurşun yağdırdı. Bazı vatandaşlar yaralandı.

    07.07.2008 ile 09.03.2009 tarihi arasında Yemen ordusunun öldürdüğü Husi ve sivillerin sayısı 85 olarak açıklandı.

    Saldırıların arkası kesilmedi. Biri biterken diğeri başladı. 23.03.2009 tarihinde el Mecd adlı bir ilkokul, Yemen ordusu tarafından vuruldu. Çok sayıda öğrenci yaralandı. 27 Mart’ta Maran bölgesini hedef alan saldırılarda ise 10 sivil yaralandı.

    Hükümete çağrıda bulunarak, Yemen halkına zarar veren bu saldırıları durdurmasını isteyen Husi lider Abdulmelik, “Biz, kendimizi savunmak için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Biz, Allah’a güveniyoruz. O, zalimlere karşı, bizim yanımızdadır” dedi.

    04.04.2009 tarihinde Husiler, Yemen ordusunun yasa dışı silahları da kullanmak suretiyle, kısa bir süre sonra, kendilerini tamamen ortadan kaldırmayı hedefleyen bir operasyon başlatacağı haberini aldı.

    Saada şehrindeki koas ortamı devam etti. Ordu, askeri merkeze dönüştürdüğü okullardan sivillere ateş açtı. 30.04.2009’da Husi kaynaklar, Yemen ordusunun altıncı savaşa hazırlandığını duyurdu.

    Mayıs ayının sonlarına gelindiğinde ordu, Saada şehri çevresindeki askeri güçlerini artırdı, savaş uçakları Saada üzerinde uçmaya başladı. 25.05.2009’da Tehama ve Razah’a düzenlenen saldırıda çok sayıda sivil yaralandı.

    Hükümetin ateşkes ilanına rağmen saldırılara devam etmesinin tehlikeli boyutlara ulaşacağını ifade eden Husi lider Abdulmelik, 07.06.2009 tarihinde yayınladığı açıklamasında “Biz, dini sorumluluğumuz gereği, mazlumlara yardım etmekten geri durmayacağız. Yemen hükümetinin işlediği bu saldırılara karşı yanıt hakkımız, saklıdır. Uygun bir zaman ve mekanda hükümete karşılık vereceğiz” dedi.

    26.06.2009 tarihinde Abdulmelik, Yemenli askerlerden 25 tanesinin daha serbest bırakılması kararına vardı. Husi, bu adımı atmasına karşı Yemen ordusu, hapishanelerde işkencelere devam ediyor, Husi tutukluları serbest bırakmamaktaki ısrarını korumaktaydı. Bundan üç gün sonra Maran bölgesindeki köylüler yaylım ateşine tutuldu.

    Temmuz ayının son günlerine gelindiğinde ordu, Husi bölgelerini hedef alan saldırılarını artırdı. 27 Temmuz’da Hasama bölgesine düzenlenen saldırıda çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere en az 10 kişi öldü.

    Husi hareketi tarafından 30 Temmuz’da yapılan saldırılarda, Suudi Arabistan’ın Yemen ordusuna, destek verdiğini açıkladı.

    Temmuz ayından sonra bölgede gerginlik had safhaya yükselirken Yemen ordusu da asker sevkiyatına devam etti.

    Ağustos ayında da çatışmalar devam etti. 7 Ağustos’ta Kehlan bölgesine füze saldırısı düzenlendi. Füze, bir eve isabet etti. Evdeki ailenin tamamı bu saldırıda öldü. Husi hareketinin lideri Abdulmelik, hükümete bir kez daha çağrıda bulunarak, soruna köklü ve barışçıl çözüm bulunmasını istedi.

    8 Ağustos’ta Sana’daki hava askeri üssünde hareketlilik başladı. Husiler, ordunun hava destekli geniş çaplı bir savaşa başlayacağı istihbaratını aldı. Savaş haberine rağmen Husi lider Abdulmelik, tansiyonun düşürülmesi ve iyi niyet göstergesi olarak 24 esiri serbest bıraktı.

    Yahya Husi, 10 Ağustos’ta yayınladığı mesajında, hükümetten geçmişte yapılan 5 savaştan ibret almasını ve Doha anlaşmasına bağlı kalmasını istedi.

    Abdulmelik Husi ise 11 Ağustos’taki mesajında 5 savaşta Saada şehrinde saldırıya maruz kalan halkın tazminatının ödenmesini ve Yemen hükümetinin hapishanelerindeki işkence altında bulunan 1000’den fazla tutuklunun serbest bırakılmasını istedi.

    Husiler kardeşlerin bu çağrılar, füze ve fosfor bombalarıyla karşılık buldu. 11 Ağustos’ta Dahyan ve Matra, onlarca füzelerle vurulurken 12 Ağustos’ta Yemen ordusuna bağlı savaş uçakları Haydan şehrini bombaladı. Bu saldırıda en az 15 kişi şehid olurken onlarca kişi de yaralandı.

    Ve böylece, bugün hala devam eden altıncı savaş başlamış oldu.
    الرجوع الى أعلى الصفحة اذهب الى الأسفل
    haakan
    وسام ذهبي
    وسام ذهبي
    haakan


    ذكر عدد الرسائل : 655
    نقاط : 1830
    تاريخ التسجيل : 16/07/2009

    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) Empty
    مُساهمةموضوع: رد: Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya)   Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya) Icon_minitimeالأحد ديسمبر 06, 2009 11:43 am

    DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

    1- Suud, Savaşa Nasıl Girdi

    Suud ile Husiler arasındaki ilk sıcak çatışma, 11 Ağustos’ta başlayan altınca savaş döneminde, 4 Ekim 2009 tarihinde gerçekleşti.

    Altıncı savaştan önceki dönemlerde Suudi Arabistan’ın Yemen ordusuna silah desteğinde bulunmasından ötürü bazı sorunlar yaşanmış, yer yer çatışmalar çıkmış olsa da hiçbirisi bu boyutta olmamıştı.

    Suudi Arabistan’a göre, Yemen’e düzenlenen saldırıların gerekçesi, Husiler’in Yemen-Suud sınırındaki askerlere saldırmasıydı. Suudi Arabistan kaynakları, Yemen’e saldırmadığını, kendi topraklarına sızan Husiler’i çıkarmak için operasyonlar düzenlediklerini bildirdi. Fakat daha sonradan Suudi Arabistan’ın tampon bölge oluşturmak için Yemen sınırında saldırılara başladığı açıklandı. Savaş uçakları, Yemen sınırları içerisinde bazı bölgeleri bombaladı. Son günlerde ise bu bombardıman daha da şiddetlendi.

    Bu noktada Husiler’in Yemen’in yoğun bombardımanıyla karşı karşıya kaldığı bir dönemde neden ikinci bir cephe açma teşebbüsünde bulunduğu tartışılırken Husiler’den açıklama geldi. Suud kaynaklı haber ajansları, televizyonlar, Suudi Arabistan’ın savaşa girmesinden ötürü Husiler’i suçluyordu. Madalyanın bir de diğer yüzünün olduğu, Husiler’in açıklamasıyla açığa çıktı.

    Husi hareketinin resmi sözcüsü Muhammed Abdusselam, Suud topraklarına neden girdiklerini ve burada kimle çatıştıkların el Cezire televizyonuna açıkladı.

    Abdusselam, konuya ilişkin açıklaması şöyleydi:

    "Bizim Suud topraklarında bulunduğumuz iddiası kesinlikle yalandır, aslı yoktur. Bu iddiayla, meydana gelen olaylar çarpıtılmaktadır. Üzülerek söylemeliyim ki meydana gelen olay Suudi Arabistan’ın topraklarını, Yemen ordusunun kullanmasına fırsat vermesi ve bizi arkadan çevrelemelerine izin vermesidir.

    Yemen askerleri, Duhan dağına iki defa çıktı. Birincisi, 2 Ekim 2009 tarihinde. Suudi Arabistan’ı protesto ettik. Şikayetimizi, Suud sınırındaki üst düzey liderlere ilettik. Duhan dağına çıktık. Yemen ordusunu, dağdan defettik. Bununla ilgili delillerimiz var. Yemen askerlerinin cesedleri, o dağdaydı.

    Sonra da dağın otoritesini, istekleri üzerine Suud’a teslim ettik. Bizim isteğimiz ise komşuluk haklarına riayet etmeleri ve Yemen ordusunu bizimle savaşması için topraklarını kullandırmamalarıydı.

    Buna rağmen 3 Kasım 2009 tarihinde Yemen ordusunu bir kez daha Duhan dağında gördük. Suud’lu güvenlik güçlerine bir kez daha protestomuzu ilettik. Suud’a “Ya Yemen ordusunun, sizin topraklarınızdan bize saldırmanıza engel olun ya da kendimizi savunmak zorunda kalacağız” mesajını ilettik.

    Suudlu güvenlik güçlerinden herhangi bir olumlu yanıt alamadık. Aynı zamanda Yemen ordusu, Suud topraklarından bize saldırmaya devam etti. Biz de kendimizi savunmaya mecbur kaldık. Duhan dağına bir kez daha çıktık. Ve Yemen ordusunu dağdan defettik. Orada hiçbir Suud askeri yoktu. Hiçbir Suud askeriyle çatışmaya girmedik.”

    Ertesi günü, Suud ordusu aynı dağdan bize ateş açmaya başladı. Malahiz bölgesi yoğun ateş altında kaldı. Bu bölgede yoğun olarak siviller yaşamakta. Bizim araçlarımıza ateş açtılar. Bazılarımız şehid oldu bazılarımız da yaralandı.

    Sonunda Suud askerlerinden sadece belirli bir grupla çatışmaya girdik. Ama çatışmaya girdiğimiz bölge kesinlikle Suud toprakları değildi. Çünkü hiç kimseye karşı düşmanca bir niyetimiz yok. Biz, Yemen ordusuyla aramızdaki bu çatışmada, Suud’un uzak durmasını istedik. Bir çok kez Suud’dan duruşunu net olarak açıklamasını istedik. Yemen ordusuyla yıllara dayalı mücadeleli geçmişimizde Suud’a saldırmadık, Suud’la bir sorun yaşamadık.

    Fakat Suudi Arabistan, Yemen hükümetine verdiği siyasi, askeri ve lojistik alanında verdiği desteği de aşarak, savaşa doğrudan girdi. Ramazan ayında Malahit bölgesini bombaladığı gibi bir kez daha uçaklarıyla bombaladı.”

    2- Suud, Savaşa Neden Girdi?

    Suudi Arabistan’ın savaşa girmesindeki temel sebep, Husiler’in başlattığı Amerika ve İsrail karşıtı sesi kısmak ve Husiler’in bölgedeki diğer Arap toplulukları da etkileyerek rejimlere karşı tavır almasını, Amerikacı politikalarının değişmesi yönünde girişimde bulunmalarını engellemektedir.

    Arap ülkelerinin Amerika’yla yakın ilişkileri herkesin malumudur. Arap rejimlerinin Hamas karşısındaki duruşları da bunun en önemli örneğidir. Arap dünyasındaki Hamas karşıtı rejimlerle, Husi karşıtı rejimler arasında temelde bir fark yok. Hamas’ı bir kaşık suda boğmak isteten Arap rejimleriyle, Husiler’e karşı cephe alan rejimler arasında temelde bir fark yok. Çünkü bilindiği üzere Hamas İsrail’le “barış”a yeşil ışık yaksa, Arap rejimleri Abbas’ı bir kenara koyarak Hamas’ı tanıyacaktır. Husiler de İsrail karşıtı sivil protestolarına son verse, Cuma namazları sonrasında tekrarladıkları İsrail karşıtı sloganlara son verse bugün Yemen’de Husi sorununu konuşmuyor olacaktık.

    Husiler’e karşı Yemen ordusunun başlattığı savaşı Suudi Arabistan, siyasi, mali, lojistik ve askeri alanda desteklemekteydi. Savaşa doğrudan girmesi ise Yemen’in Husiler’i tasfiye etmekten aciz kalmasıyla zorunlu bir hal aldı.

    Yemen ordusunun 5 yıldır devam eden savaşta, Husiler’e karşı üstünlük sağlayamaması, 11 Ağustos’ta başlayan savaşta yoğun bombardıman altında kalan Husiler’in hala direniş gösterebilmesi hesapların yeniden yapılmasına yol açtı.

    Saada şehrinin Suud tarafından da vurulması ve böylece Husi sorununa çözüm bulunması öngörüldü.

    Suudi Arabistan’ın Yemen askerlerinin kendi topraklarına açarak, Husiler’in Suu topraklarına saldırması, Suudi Arabistan’ın savaşa doğrudan katılması için hazırlanmış bir senaryoydu. Bu senaryo, Arap medyasını yönlendiren Suud basını tarafından kamuoyuna ulaştırıldı. Böylece Suud, saldıran değil saldırılan ve haklarını, sınırlarını koruyan bir ülke konumuna düştü.

    Çünkü bunun dışındaki bir yöntemle Suudi Arabistan’ın savaşa müdahil olması halinde, Arap rejimlerinden bu kadar destek bulması mümkün değildi.

    Suud topraklarının Yemen askerlerine açılması ve akabinde çıkan çatışmalar, Suud basınında gündeme getirilmemesi, böylece kamuoyunun yönlendirilmesi Husiler’i kuşatan komplonun farklı bir boyutudur.

    3- İhvan-ı Müslimin ve Yemen’deki Kriz

    İhvan-ı Müslimin hareketi, Yemen’deki bu krize diyalog yoluyla çözüm bulmaya hazır olduğunu Ağustos ayının son günlerinde ilan etmişti.

    İhvan-ı Müslimin Genel Mürşid Yardımcısı Muhammed Habib, 11 Ağustos'ta başlayan çatışmalardan iki hafta sonra yaptığı açıklamada, izin verilmesi halinde Yemen'deki İhvan-ı Müslimin liderleri aracılığıyla, taraflar arasında uzlaşı ortamını oluşturmaya hazır olduklarını söylemişti.

    Habib “İhvan-ı Müslimin, sadece Yemen’in değil tüm bölgenin güvenliğini tehdit eden ve Müslümanlar arasında akan kanın durdurulması için devreye girmeye hazırdır, bunun için hükümet ve Husiler’den işaret beklemektedir” demişti.

    Yemen’deki çatışmaların şiddetlenmesi ve son olarak Suudi Arabistan’ın da savaşa girmesi üzerine İhvan-ı Müslimin Genel Mürşidi Akif, Yemen'deki savaşa müdahil olan Suud'a "kendine yakışanı yap! Savaşı Durdur!" mesajını iletti.

    Yazılı basın açıklamasına, Hucurat süresindeki “Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup düzeltin ve Allah'tan korkup sakının; umulur ki esirgenirsiniz” ayetle başlayan Akif, “Karşılıklı bombardıman, Yemen ve Suudi Arabistan sınırında akan kan, Yemen halkı arasında bir süredir devam eden savaşa Suudi Arabistan’ın da girmesi bizi hüzünlendirdi” dedi.

    Suudi Arabistan’ın kendi sınırını koruması gerektiği belirten Akif, Suudi Arabistan kralının İslam dünyasındaki rolüne dikkat çekerek “Suudi Arabistan kralının rolü, savaşan tarafların arasını bulmak, ayrılıkları gidermek olmalı, savaş alanına girmek olmamalıdır. Suud krallığının kurucusu Abdulaziz’in yaptıkları da söylediklerimizi doğrulamaktadır” dedi.

    Başta Yemen olmak üzere tüm İslam dünyası üzerinde çirkin emelleri olan güçlerin olduğunu ifade eden Akif “Masum insanların ölmesini ve Müslüman kanının akmasını engellemek için Suudi Arabistan kralı Abdullah’ı savaşa derhal son vermeye; sonra da Yemenliler arasındaki sorunun çözümü için ciddi bir girişimde bulunmaya çağırıyoruz” diye konuştu.

    Dünyadaki tüm ulemaya da çağrıda bulunan Akif, Suud kralı Abdullah’tan savaşa son vermeleri talebinde bulunmalarını istemişti.

    4- Suud Basınının Akif’e Tepkisi

    Üçüncü bölümde Katar ve diyalog girişimleri üzerinde durmuştuk. Burada da İhvan-ı Müslimin’in diyalog girişimine ve diyalog girişiminin hakaret dolu cümlelerle karşılık bulmasını inceleyeceğiz.

    İhvan lideri Akif’in bu çağrısı, İslam dünyasındaki saygınlığına rağmen Suud basını tarafından ağır bir şekilde, hakarete varan cümlelerle eleştirildi. Bunlardan birisi de Şarkul Avsat'ın Mehdi Akif'ten nefret eden yazarı Tarık Homayed’di.

    İhvan-ı Müslimin Genel Mürşidi Muhammed Mehdi Akif’in Müslümanlar arasında daha fazla kanın akmaması için Suud kralına yaptığı çağrı, Arap dünyasının İran karşıtlarını öfkelendirdi.

    Yazar Homayed, Akif'ten beklenen duruşun, Suud'dan savaşı durdurmasını istemek değil, savaşa destek vermesi olduğunu söyledi.

    Mehhi Akif’in Suud kralına yaptığı çağrıyı, maskaralık olarak niteleyen Homayed “İhvan-ı Müslimin’in Arap devletlerine karşı gerçekleştirdiği ardı gelmeyen maskaralıkların birisiyle daha karşı karşıyayız… Yaptıkları her şey bölgemizdeki İran’ın çıkarlarına hizmet etmektedir” sözleriyle yazısına başladı.

    Akif’in “Suud’un askeri çözüm yerine diyalog yolunu kullanması” gerektiği yönündeki açıklamasını alay vari bir uslupla eleştiren Homayed “Bundan ötürü Husiler’in Suud topraklarındaki saldırılarına karşı İhvan-ı Müslimin’in sergilediği duruş, İran tarafından desteklenen fanatik örgütlerin hesabına olup, Arap devletlerini zayıflatma ve bölgedeki istikrarı bozma planlarının çıkarınadır” dedi.

    “Husiler’in askeri ve enformasyon alanında çıkardıkları fesat karşısında İhvan-ı Müslimin nerede? Genel Mürşid nerede?” diye soran Homayed, Husiler’in Suud topraklarına ve güvenlik güçlerini hedef alan saldırılar karşısında İhvan'ın neden sessiz kaldığını da sorguladı.

    Homayed, yazısına şöyle devam etti: “Birkaç gün öncesinde İhvan liderleri, İran medyasına çıkıyor ve Ali Hamanei’den, hikmetinden, Müslümanların vahdetini sağlamaya yönelik çağrısından övgüyle söz ediyordu. Aynı zamanda Ali Hamanei ve Ahmedinejad, bu yılki hac mevsiminden ötürü Suud’u tehdit etmekteydi.”

    “Akif’e yakışan, Suud’u kesintisiz desteklemesiydi” diyen Homayed, Akif’in bu çağrısının kendisini şaşırtmadığını söyledi. Homayed “Elbette, Genel Mürşid’in bu duruşu, bizi şaşırtmadı. Yaptığı fitne çağrıları yeni değil. Benzerlerini, Saddam’ın Kuveyt’i işgal ettiği günlerde, Hamas’ın Mısır sınırına yığıldığı günlerde, Hizbullah’ın Mısır güvenliğiyle oynadığı günlerde gördük. Bugün gördüğümüz İhvan’la, Lübnan’da silahlı darbe yapan, Sünni bölgeleri hedef alan İran’ın Hizbullah’a karşı duruşunu ortaya koyan aynı İhvan. Hizbullah’ın darbesinden sonra Lübnan’da şii ve Sünniler arasında yapılan uzlaşı oyununa katkı sağlayan İhvan. Bunun hedefi de Hizbullah’a yeni temiz bir sayfa açmaktı” dedi.

    Homayed “İhvan’ın Suud’a yaptığı bu çağrı, tehlikeli oluşlarına delildir. Projelerinin tehlikeli oluşuna delildir. Onların projelerinde, İran'ın ülkelerimizin güvenliğiyle oynamasından sakındırmak yoktur... İhvan’ın bu son duruşu da İran rejimi ile aralarındaki ittifakın geldiği noktayı göstermektedir. İhvan’ın rolü, saptırıcı açıklamalarla, kamuoyundaki genel intibayı değiştirmektir” sözleriyle yazısına son vermişti.

    5- Nasrullah’ın Yemen Devlet Başkanı Salih’ten İsteği

    İhvan’ın yanı sıra Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah da diyalog çağrısında bulunmuştu. Kudüs Günü’nde yaptığı konuşmasında Yemen hükümetini ve Husiler’i ateşkese çağırmıştı.

    Nasrullah, konuşmasında şu ifadelere yer vermişti:

    “Yemen’de olanlar çok üzücüdür. Biz hiçbir Arap ülkesindeki iç meselelere karışmak istemiyoruz. Beyrut’ta bazı olaylar olduğunda bu basına yansır ya da yansımaz. Başkan Ali Abdullah Salih bizi aradı ve ben telefon görüşmesi yapamadığım için liderlerden biriyle konuştu ve ona Nasrullah’a selam söyle ve ona teşekkürlerimi bildir dedi. 5 ve 7 Mayıs’ta olan olaylardan ötürü korku içindeydi. Ona şöyle dedi: Allah adına falanca falancaya şu konuda yardım etmenizi istiyoruz. Tabii ki ona insanlardan sorumlu olduğumuzu ve bu çağrıyı başımız üzerinde kabul edeceğimizi söyledik.

    Ben aynı ifadeyi kullanıyor ve diyorum ki; “Başkan Abdullah Salih, halkına ve ehline yardım et. Kimin doğru kimin yanlış olduğu, ayrıntılar ve hikayenin aslı benim işim değil. Ama kolları sıva, savaşı ve akan kanı durdur. Siyasi çözüme kapı aç, sen bunu yapmaya muktedirsin ve girişim ipleri senin elinde. Bu sözleri sorumluluk hissi taşıdığım için söylüyorum.

    Ey Başkan bizden yardım istedin biz de sana kulak verdik, ikramda bulunduk. Bu görevimizdi. Ben bugün yine sana girişim ipini eline alma çağrısında bulunuyorum.”

    Nasrullah, şehidler günü konuşmasında da uzlaşı çağrısını yinelemişti: Bugün Kuzey Yemen’de yangın var. Bazıları bunu mezhebi bir olaymış gibi bize sunuyor oysaki böyle değil. Başkan Ali Abdullah Salih, subaylar ve Yemen ordusunun ekserisi Husi değil mi? Problem siyasi karakterli ama mezhep görüntüsü vermeye çalışıyorlar. Verilen fetvalar savaşı körüklüyor. İslam ve Arap dünyası olarak bizlerin gece gündüz kendisini yangın söndürmeye adamış dürüst ve ihlaslı bir itfaiyeciye ihtiyacımız var. Kuzey Yemen’deki bu yangını söndürmeliyiz. Herkesin bazılarının çok tehlikeli bir mezhep savaşına sürüklemeye çalıştığı ve çok sayıda kişinin öldüğü Kuzey Yemen’deki savaşı durdurmak için çalışması gerekir. İnşallah Irak’taki mezhep savaşı son olur oradan başka bir yerde bu türden savaşlar olmaz.

    Biz bütün samimiliğimiz ve çabalamamızla bu türden çaba sarf etmeye çağırıyoruz. Muhammed ümmetine diyorum ki; resulünüz size “yakınların arasını bulmak namaz ve oruçtan daha hayırlıdır” diyor. Vatanlarımızda yangınlar, fitneler ve savaşlar çıkarken, kan dökülür, masumlar öldürülür, kadın ve çocuklar boğazlanırken namaz kılma ve oruç tutmanın manası nedir?”

    SONUÇ

    Uzun süredir üzerinde durduğumuz ve farklı kaynaklardan istifade ederek hazırladığımız Yemen Dosyası, hepimizin önüne farklı sonuçları koydu.

    1- Bu sonuçların en önemlisi de Husiler’in kimlikleri ve savaşın başlama süreci. Kamuoyunu yönlendiren medya servisleri bilinçli bir şekilde, Husiler ile Yemen hükümeti arasındaki sorunun neden patlak verdiğini gizledi, farklı sebepleri gündeme getirdi.

    Sözgelimi Husiler’in imamet rejimini yeniden kurmak gibi bir talepleri yokken kasıtlı olarak bu haberler gündemleştirildi. Husiler ile Yemen hükümeti arasındaki çatışmaların başlamasındaki temel sebebin, “Husiler’in İsrail karşıtı duruşları ve İsrail’in Filistin halkına karşı işlediği katliamlardan sonra başlattıkları sivil protestoların” olduğu görmezden gelindi. Tabi bu durum da yanlış yorumların yapılmasına yol açtı. Husiler’in mazlumiyetinin üzeri çizildi ve Husiler’e “isyancı” rolü biçildi.

    Husiler’in neden tasfiye edilmek istendiği, Husi Hareketi’nin lideri Abdulmelik Husi’nin bir yıl önce yaptığı konuşmasında gizlidir. Husi, başta Yemen olmak üzere Arap rejimlerini şöyle eleştirmişti: “Bu Arap rejimleri, halklarına karşı savaşırken, Yahudi ve Hrıstiyanlarla işbirliği yapmaktadır. Bu rejimler halklarına dayanmıyor. Gazze halkına bakın. Her gün kadını ve çocuğuyla yüzlercesi katlediliyor. Gazzeliler katledilirken fasid Yemen rejiminin lideri Ali Abdullah Salih, İsraillilere güven veriyor ve “Biz, savaş istemiyoruz. Savaş isteseydik bunu düşünürdük. Arapların savaş istediğini söylüyorlar. Hayır! Biz asla savaş ilan etmiyoruz. Biz, Gazze’deki katliamları kınıyoruz” diyor. Salih, bu sözleri İsraillilere karşı söylüyor. Bu duruşunu kendi halkına karşı neden yapmıyor? Bu, onları Allah indinde onurlandırır. Fakat zulümleri, katliamları kaybedişlerinin de asıl sebebidir.”

    2- Araştırmalarımız sonucunda ulaştığımız ikinci farklı sonuç ise savaşın sona ermesi yönündeki teşebbüslerin engellenmesi ve savaşın devam etmesi yönündeki eğilimlerin varlığı.

    al Quds al Arabi’nin baş yazarı Abdulbari Atvan’ın da ifade ettiği üzere bu savaş diğer savaşlardan çok farklı. Atvan, Suudi Arabistan’ın savaşa girmesinden sonra kaleme aldığı yazısında “Bu savaş çok ilginç. En ilginç özelliği ise Arap ve dünyanın bu savaşa yaklaşımı. Hiç kimse, masumların kanının akmasını engellemek ve mültecilere bir sığınak bulmak için çatışan taraflar arasında arabulucu olmak istemiyor. Bunun tam aksine, savaşın daha da uzun sürmesi, İslam alemini param parça edecek mezhebi fitneye dönüşmesi ve İslam dünyasının yıkıcı bir savaşta boğulması yönünde bir arzu var” demişti.

    Atvan’ın da üzerinde ısrarla durduğu mevzu, krize çözüm bulmak için ateşkesin ilan edilmesidir. Yemen’deki krizin çözümünün silahla olmayacağı, geçen 5 yılda çok iyi izah etmektedir. Çözüm, diyalogdur. Fakat bu sanıldığı gibi kolay değildir. Çünkü dış güçler Yemen’deki Husiler’le ilgili sorunun çözülmesini istemiyor. Tıpkı Filistin’de, Hamas ve Fetih arasındaki sorunun diyalogla çözülmesinin istemediği gibi.

    Buna rağmen diyalog girişimleri, herkes tarafından desteklenmelidir. Katar’ın daha önceden başlattığı arabuluculuk girişimleri, tekrardan canlandırılmalıdır. İhvan-ı Müslimin ve Hizbullah’ın çağrılarına kulak verilmelidir. Diyalog görüşmelerine başlanmasından sonra çözümünün önünde duran taraf açıkça kamuoyuna duyurulmalıdır.

    Devam eden çatışmaların, özelde her iki tarafa genelde ise tüm İslam ümmetine zarar verdiğinin farkına varılmalıdır. Bunun için de kışkırtıcı açıklamalardan geri durulmalıdır. Hele hele “Suudi Arabistan’ın Husiler’e karşı düzenlediği saldırılara” verilen destek açıklamaları, bölgedeki çatışmaları daha da tırmandırdığı gözden kaçırılmamalı.

    3- Araştırmamızda elde ettiğimiz bir diğer sonuç ise yine medyayı yönlendiren İran karşıtı güç odaklarının, Husiler’le ilgili sorunu İran’la ilişkilendirmeleri ve İran’ın imajının zedelenmesidir.

    Yemen Devlet Başkanı Ali Salih Abdullah dahi, İran’ın Husiler’i desteklediğine dair bir tek ciddi delil ortaya koyamazken, Suudi Arabistan’ın Husiler’in tasfiyesi için Yemen ordusuna verdiği destek, buna ilişkin kamera görüntüler görmezden gelindi.

    Bundan ötürü, Yemen’deki kriz gündeme geldiği zaman, İran’ın Yemen’in iç işlerine karıştığı, Husiler’e destek verdiği ileri sürülürken Suudi Arabistan’ın bu çatışmalardaki bariz müdahalesi gözden kaçırılmamalıdır.

    İran’a, “Yemen’in içişlerine karışma” denirken Suudi Arabistan’a da “biraz beri dur” denilmelidir.

    İsa Eren, İsra Haber Genel Yayın Yönetmeni
    الرجوع الى أعلى الصفحة اذهب الى الأسفل
     
    Yemen'de Husi Hareketi (Özel Dosya)
    الرجوع الى أعلى الصفحة 
    صفحة 1 من اصل 1
     مواضيع مماثلة
    -
    » Husi Hareketi'nden Türkiye'ye Teşekkür

    صلاحيات هذا المنتدى:لاتستطيع الرد على المواضيع في هذا المنتدى
    منتديات جوهرة الاسلام :: türk kardeşler için-
    انتقل الى: